Metafor

/Düştüğü yeri yakıyordu (z)amansız akan gözyaşın
oysa ben ateşperest bir sevide eğildim gözlerine.../

I.
aşk ve acem gömleği giymiş bir arzuydu gelişin
Tebriz' de mesire gönüller tüketen ruhunun nihayetinde
şimdi tentelerinde sağanak birikmişi kimliksiz bir arastayım
yollarıma ölü aşklar kırıkladım kürtaj vakitlerimde
sol yanımda pirâyeli bir içselliğin küçülen kalbi
adımlarımda Sağır sultan'a ulaşan seslerin dokusu
ve anadan doğma soyunan bir argümandın iliklerimde

varlığında vardım da yokluğunun varlığına
sen varlığıma kör edasıyla eğildin

bir sabah tan yeri yalnızlığında esrimemin
otuz iki diş gülmeleriyle bıçaksı çocuklar öğütülür
ellerimdeki nasırlar inler oyun hasırlarımda
ve kerevetim çürüyen cinsel metaforumdur
takatsiz bir usanç olurum acılarımın teneffüs aralarında
bana küçük bir kuzu sessizliği
bana narin bir tay eşsizliği
ve bana kuzguni enik sesçilliği
taşıdığımı hatırlatan beşeriyetin diri kadını
duraksız bir güzergâhsın içimde
her gün aynı an ve aynı biçimde...

/ateşin zarif tortusunda yıkanarak temizlensem
bilirim hiçbir yara kapatmaz içime işlemiş mahmuz aşkını.../


II.
senden geçen ve sana kefilmişçesine ulanan ömrüm
zorunlu muharebemizin sonunda aşkıma muhrip olmana yanıldı
oysa niran siluetindeki edaydı ellerimi namusuna çit yapan
köpek dalaşı arzular içinde yükselen ehramlarımızı
ve oynaştığımız apartman boşluklarını saymazsak...

ruhum mülteci kaçışlarının ertesinde yırtık bir ah-û zar
ey sınır dışı edilmiş gibi gurbet resimlerinde boy veren figür
sanma bu ereğini aşmış yolculuk, suretini büyütecek aşkımın
yasak renginde bir elbiseye bürünerek ölecek bende nev-nihal...

ve zehirli bir yüzyıla sığacak kaç tebdil-i Mahpeyker...

şimdi gecenin yarısına bozgun tadında oturdu çakalların kiri
o çakallar ki ruhuma dört nala koşmanın zevkinde
oyun içinde oyun arasam sorsam katlime sebep bedduayı
sorsam ömrüme ziyan verecek çın(g)ardır içimde

çığlığıma yanaşamayan yüreğinin şeytansı çarmıhı
beni de gerdi kollarıma bin enseri çakan şahmerdan ile
aşkımı aşkına kurban etmiş ruhumun ölüsü dibinde

ardında bıraktığın eşyaların ve hayallerin rengi
puslu bir sanrıya yoldaştır ilham yolunda
gece sarnıç içimde
gece düş içinde
gece imge dilinde
ve ışıyan bir geceden kayar Tebriz' li ece
kendimi bir yıldıza verince


III.
artık kulağımda suya kar düşünce çıkan bir ses
ve bir kurbana isim veren hışım
göklerin tabyasından dökülen mermiler
üzerimde acem ısırması kahve tenli yalnızlık
sorgusuz soruların yargıcıdır yüreğim
cevaplarım hangi birine sarılabilir hatalarımın
günahlar dağıtılır mı tütsü bahçelerinde
aşka oğul verir mi yenilen yitik zamanlarım

bulut gri aşk gri insan gri bir sergüzeşt
ve pastoral gelinlik giymeyi sever uykusuz kardan adamlar
dibime düşer an be an acının soyağacı
meyveleri kış(kış)lanır doğa ananın
yalancı baharlarda romantizm kokusu yalandır
aşk ölmüş bir ceninken içimde

/kendime süzme bir yalnızlıktır serencam/

bedenimde izi taze kösnül bir tragedya
elimdeki boy fotoğrafında belirgin keneset
ahlatlı bahçelerde kalan düşlerin uluması
ve ölü aşklar mezarlığında sevi-i dünya


IV.
ne ben aşka bilenen metal taarruzlu gözlerinden
ne de sen elim bir akıbetin garibesi olmaktan vazgeçeceksin
soğumuş bir aşk medeniyetinin
antidemokratik iktidarında
ve birbirimizi yollarken sürgüne

yine de kanlı ve kirli bir cuntaya
kalıt olmayı seçecek
ateşin gizini bilen aşkım

ihanetinin gölgelerinde...

11 Aralık 2010 62 şiiri var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (2)
  • 14 yıl önce

    böylesi betimlemelerle ustaca aktarılan duygular hüzünlüydü 🙂

    tebrikler hünerli kaleme👍

  • 14 yıl önce

    Zengin kelime haznesi ile bezenmiş

    güzel bir şiir okudum sayfanızda.

    sayfanızı ilk ziyaretim di

    sanırım son olmayacaktır.

    kutlarım Nevzat bey hoş geldiniz şiirkolik ailemize.