Metropolistanbul...2010'a Bir Kala...

Tersinden okuduğum tarih cefası / gözlerime cenk
Dağılan yivaçar sakallı yafta
Güne kıl kala ufkun siyahı kamaşsa da
ömrümü gömdüğüm geçit / rüya...

Göz yumrularında kamaşan geçmişi onaylayan terim
/ ilmi atılmış ilmek kırılgan tedirginliğin izdivacı / cümle âlem
Kimse kalmadı Manavlar zorlu korku / göç zalim
Aklımın yettiği dipnotlar kayıt / yüzde yara alaca leke
Mageralılar keşke...
Anladım ki ruhu emanet ettikleri
mavi serin, nazı kıvrak İSTANBUL şimdi nere de?

Bir burçtan tutunmuş çağdaşlık adına / Avrupa (!)
Diğer surunda bırak yakasını der gibi / Asya (!)
Boğazı yırtılıyor boydan boya... Nereye! AVRASYA

Altın boynuz küstürülmüş sularına
Yedi ayrı tepe karışıklığın altını çizercesine
Düzensizliğin atmosferini çekiyor derinlerine
Sokaklarına dağılıyor kalabalık sessizce
-Kaç isim!
Kaç yüzyıl!
Başkentlik yaşadıysa cihanda-
En çok utanır oldu son adıyla
Yaklaşırken 2010'a...

Çok güzel ama (!)

Ürkütücü çığlık avazda karakter satıyor mizan denge
Meşrep kararsızlığında içi geçmiş düşünce metropol barındırıyor içinde...
Kozmopolit yaşayış küskü mozaikler rengine göre süslü
Sığınaklarımı açıp baktığımda Topkapı'dan bir resim kaldı / hatıra...

Hüznü yorgun beş uzak bakış geriye
Ateş üstünde raks eden sükûnet çırpınırken binlerce yürekte
Gök delinir parlak cam gri işkence / insanlık kaçırılıyor içine
Ve ilk çağ taş atıyor bu güne

Zaman içinde...

Tepelerine aşiyan gücü kanatlarından
öncü ibadetlere dönen çalkantılarına bayrak asmış yeni ırk
Sembollere sarınarak doruklara çakılan sarmaşık gibi çağlar / onu örten toprak...
Rahman keşfiyle keşiş rüyasını ağırlaştıran
Paradoks
Hep o eski
yolculuk...
Epiğin ve köleliğin ?Kızıl Elma? bahçeleri ölü ve seyirci arasında...

Byzantion...

Artık sen değilsin...
Saçlarını özgür kılıp boğazın kaygısından uzak
cennetin durağından çekingen ilk elma
ve can çekişen medeniyetlerin ilk ismi
Söz kesimi bir özenti silsilesi
Kentte şenlik linç ve kutlama...

Konstantinopolis...

Yıkılırken taşı talan dağılmış toprağa
Bir silgi var elinde siliyor yenileme tersine
Ortadoğu'nun hâkim komutu genç bir dönemin yeni soyu
Ortaçağ'da dünyanın en parlak ve zengin lordu

Konstantiniyye...

Ama devam eder hazine giden / sonu
Camide ezan kilisede çan
karışık bir mekân ırk düşer - soy kıran -
Göçebeler diretir güç kıyı, toprak yeşil, kendi yurdu
Yetmiş iki buçuk milletten kurulu
Dirhem çekilir olur sirkeci turu manavlar toplanır olur kulu
Nereden bilsin ki yolu?
Devirler
ve
Sanat
altın çağını yaşasa da onun boynu bükük
Çekilir sakladıklarıyla kıyılarına

Uğultusunu duymadığım ses sınırında
Göklerden gelen takımyıldızı
Mevsimleri yana eğilir baharların kırık kalır dalı
iki dargın kıyı kirpiklerimde kımıldar boğaz

Ve çakıllar ne çok anlatır medeniyet bilgesine
İnsanların değil dağların beyhude bilgisiyle

Utanır oldum tarih kemirgenliğinde parmak değince secdeye
İSTANBUL'u araladım lale bahçesinde sıkışmış çerçeve

Sıradan baksam da gelir oturur çintemani mendile
İki sap bir haylaz silindikçe utanmaz aymaz
Kelam bir motif üzerinde döngü renkleri olur imkân
İhtimal seçeneklerinin arasında kavram
Aklın yolu önüm arkam!

İSTANBULu İSTANBULla konuştursam...

26 Aralık 2008 258 şiiri var.
Yorumlar (13)
  • 16 yıl önce

    İstanbul'u İsa'dan önce 658 yılında Megara Kralı BYZAS kurmuş .Byzas ve yandaşları yeni bir kent kurmak istemiş ve kâhinlere danışmışlar.Kâhin (bu kenti körlerin ülkesinin karşısında kurun) demiş.Megara'lılar yurtları KORENT'ten çıkıp,yola koyulmuş ve bugünkü SARAYBURNU'na gelmişler.O zamanlar Finike'lilerin sömürgesi olan Kadıköy'ü görürler.Ve ülkelerini bırakıp buraya yerleşen Finike halkı kör olsa gerek diye düşünüp karşı yakaya KÖRLER ÜLKESİ adını takarak Haliç ve Sarayburnu arasına şehirlerini kurarlar .Adını BYZANTİON -BİZANS koyarlar bu şehrin . Bu şehrin öyküsünü çok seviyorum ben.👍

  • 16 yıl önce

    Şairden güzel bir şiir.İstanbul'un güzelliğini değil çağlar boyu gerçeğini anlatan özellikle şu anda (binlerce yılın yanında an saniye değildir) düştüğü düşürüldüğü durumu anlatan -belki de İstanbul'un utancını- gösteren bir şir.

    Hep düşündüm İstanbul hangi millete ait olsaydı İstanbul'a yaraşır bir şekilde ayakta gülümserdi diye...Yunanlar bizim gibi, hatta beter.Atina yazımda bahsettim zaten kent yaklaşımlarını.Başka bir batı ülkesine ait kalsa;inanın tarihi yapılar restore şekilde ayakta kalırdı ama Boğaz mavi akmazdı.İstanbul zamana ve de Türklerin tarihine umursamazlığına yenik kent

  • 16 yıl önce

    Her haliyle İstanbul..Belgesel gibiydi şiir... Emeğe ve yüreğe selam,sevgi ve saygı çok..

  • 16 yıl önce

    Söylenecek söz bulamıyorum.. 🤐😙👍

  • 16 yıl önce

    kostantinden ,istanbula oku oku, okunası bir yol katettik bulutla... tebrikler, emeğe👍👍👍👍👍 ayrıcaaaaaaa... çoookkkkkk ciciiiiiiişşşş ciciiiiiiişşşşş👧