Mevsim Her An Göçeri
Bir yağmur damlası gibi düştün avuçlarıma
Karıştın göz yaşıma...
O an tanıdım seni
İnci yeşili gözlerinden
Lüle, lüle saçlarında kehribar
Yürek atışlarında hüzün
Ve telaşın izi var...
Bir servi dalına kurulmuş
Salıncağında sallanırken
Sevgimi küçümseyen...
Beyaz çiçekli elbisenin içinde
Bir melekti sanki o an şehvetle gülümseyen...
Son uyku mahmurluğu taşıyorken yanaklarından
Hiç kimseler ağladığına ihtimal vermiyordu...
Bahar desem değildi
Mevsim her an göçeri
Güz güneşi düşmüştü
Pencerenden içeri...
Neyi kaybetmiştin bilemiyorum
Bir şeyleri arar gibiydin
Sevgi miydi adı yoksa
Kaybettiğin nesnenin...
Kokladığın çiçekler hep solmuştu
Ne zamandır uykusuzsun gül peri
Yağmur kuşları mı alıp götürdüler
Yüzündeki kederi...
Ne de çabuk unuttun ağustos güneşini
Nerelerde tükettin kor dudak ateşini...
Oysa bir kem bakışın bir dünyayı yakardı
Ufkunda gün batarken gülüşlerinin
Yokluğa adanmış isyanı vardı...
O sensin işte ve dudakların
Avuçlarımda yanan sıcaklığında
İlk cemrenin havaya düşmesi misali
Ve çözülen karların erimesi gibi...
Kim kandırabilir ki artık seni
Ve kim alabilir ki elimden gözlerini...