Modern Çağın İlkel Yalnızlığı
Sen, gidiyorsun..
İçimde sana ait büyük bir sevgiyle..
Ve oyun parkında düşüp dizlerini kanatan bir çocuğun çaresizliğiyle, gidiyorsun..
Ait olmadığım bu zaman diliminde bırakıyorsun beni..
Modern çağın en afili gidişleri değil mi zaten bunlar..?
Modern çağın yontma taş devri yalnızlığında, karanlığında bırakıyorsun ellerimi..
Gidiyorsun..
İçimde sevdaya dair biriktirdiğim umutlarla..
Ve tüm unutkanlığıyla aklının..
Şehirdeki tüm kekik kokularını da alarak yanına, gidiyorsun..
Ele avuca sığmayan sen, bir cam kenarı koltuğa sığdırıyorsun hasreti..
Sen, gidiyorsun..
Uzaklar anlamını yitiriyor sözlüklerde..
Yakınlar bile uzak oluyor aniden bu şehirde..
Biliyorsun giderken,
Giderek azalacağımızı..
Biliyorsun giderken,
Günün birinde sen ve ben olarak ayrı ayrı yazılacağımızı, şiirlerde...
Bende iyi biliyorum, sevgilim..
Yalnızlığın o kekremsi tadını ..
Tanıdık bir ağrı bu, alışılmış bir çaresizlik hem olası, hem olağandışı..
Uyandığında birgün hiçbir şey hissetmediğin,
Ankaranın ayazında bile Anka kuşları gibi,
Yanıp kül olduğun yerlerinden, tekrar dirildiğin bir sancı bu..
Gidiyorsun sen..
İçimin bütün ülkelerinde ilan ediliyor yas..
Legal, acı bir tebessüme dönüşüyor gözyaşı ardından..
Gözümün sen kenarından,
Gidiyorsun, sen..