Mor ve Kor Bir Ağlama
-//
Hani demiştim sana;
“ hangi şiirin duvağını kaldırsam,
Yüz görümlüğü şiir ve sen.
hoş geldin ömrüme,
yanışıma su olanım.. hoş geldin ‘’
ve
önce duy
sonra konuş uyku sessizliğiyle
anlat içimi sana, yüzümü okuyarak
elit bir yalnızlığı dola bize
kendimize hüzünlensin her şarkı..
sök yaramın dikişini
sonra sar cam kırıklarına kabuğunu
yasla içimin yazını kutuplara
hisli bir coğrafyada büyüt içimin ayazını
su taşı buz yangınlarıma...
s o n r a, sonra ...
keşfet içimdeki masum çocuğu
cebinde çiçek büyüten mahzun
saydam zamanda uçurtmaya rüzgar eken adamlığımın hüzün enkazını...
iki kasvetli yol;
büyütüyor içimdeki gurbeti
altı basamaklı bir sayıyı tutup aklımdan
kül işlemli bir ateşi hesaba tuttum kendimi
bazan şiirler gürültü çıkararak yürüyor yüreğimde
çoğunlukla asi bir direnişle
mazgallarla kapatır kendini..
iki kasvetli yol;
çoğaltıyor içimdeki hasreti..
s’ağır bir yenilgi bu
susarak sevmek gibi
bir ağacın gövdesini bilmeden
yapraklarına hasreti yazmak gibi
bilirsin gülüşüm gülüşünde güler,
senin yağmur bakışların var
benim hoyrat bulutlarım
topla bende yüz ifadeni
birlikte aşk gülümsemesiyle yağalım yeniden.
sensizlik acısın içimde
bensizliği öldür içinde
bir memleket kur i ç i m e
buzul bir sessizliğin gölgesinde yanışıma dokun
yabanıl bir düşünceymişim sende... öyle mi d e r s i n...
ruj kokulu bir sessizlik
nikotin eskizi bir âyin
damarlarıma enjekte edilmiş falçata çiziği bir hazlı hat
dilimde biriken sığıntı iki harf ibresi adın
ıslığıma dolanan ve sesinden işittiğim o ilk türkü
“ odam kireç tutmuyor
tuzunu katmayınca..”
mor ve kor bir ağlama aldı beni
adının her harfine milyon karanfil döktüm can acıma
yüzümün repliği kudüs
mazlum acılar durağı
hudutsuz kül yığını ve nefessizim
şimdi mürekkep caddesinden geçiyorum
şiir yağdırılmış cüretkarca her taşın içseline
koyup yüreğimi döşemesine kaldırımın
okudum her senli mısrayı içercesine
kürdilihicazkar bir peşrev geçti naylon ayakkabılı bir çingenenin paslı keman telinden
uzaktan iliklerime hicranlı şarklılarla doldum yeniden...