Muharrem Dile Geldi (1)
Vallahi hanım,
Her hınzırlığı biliyorsun;
Elinde eski bir resim,
Görmek istediğini görüyorsun!
Yok efendim ,
Rüzgar esiyormuş da
Eteğin havalanıyormuş;
Sigara bahaneymiş,
Adam sana bayılıyormuş.
Yahu senin eteğin açılmaya hazırdı,
Fark etmezdi;
Ayrıca hava muhalefeti gerekmezdi!
Şimdi ne günahı var sanki balıkçı amcanın,
Bütün bakışların odak noktasıydı senin bacakların.
Onun derdi değildi ki bacaklarının arası,
Adamın düşündüğü,
Unuttuğumuz balık ekmek parası...
Haydi şimdi tut da
Şu mangalı balkona atalım;
Taze balık aldım,
İki kadeh atalım...
Unutmadan,
Muallalar gelir mi sor bakalım?
İstersen boş ver;
Biz bize kalalım,
Çaktırmadan,
Felekten
Bir gece çalalım.
Ömür bitti gidiyor,
Ne ki şunun şurası?..
Nerde o eski resim?
Nerde o İstanbul hatırası?
O şehir yok mu,
O şehir?...
Kiminin ekmek parası,
Kiminin yürek yarası....
Benimse canım,
Cananım,
Bu meretin de bir başka oluyor ızgarası!..
Diyeceksin ki,
Onda ne buluyorsun?
Adını duysan bir hoş oluyorsun!
Biz Karaköy'e boşuna mı bakıyoruz?
İstanbul bizsiz,
Biz İstanbul'suz olamıyoruz...
Ben dertliysem,
İstanbul da dertli,
Adım gibi biliyorum...
Haydi şerefe,
İstanbul'un içine ettiler,
Ben boşuna mı içiyorum!..
Boşuna mı kederleniyorum!..
Ah İstanbul,
İstanbul!..
Altında mı,
Üstünde mi Cennet-i ala?
Her yanını delik deşik ettiler
Bulamadılar hala!..
Bir türlü gizemini çözemedim senin!
Tadını unutamadım sende geçen günlerimin!
Envai çeşit adam geldi,
İçine etti de...
Bıkmadan,
Usanmadan,
Seni kirletti de
Mağrur duruyorsun hala...
Biz de delikanlı geçindik yıllarca,
Bizimkisi hikayeymiş,
Bizimkisi palavra...
03.11.2006 Eskişehir