Muharrem İle Söyleşi (2)
Eski bir resim var şimdi elimde,
Balık ekmek yiyoruz Eminönü'nde.
Genç bir kız
Birine bir şeyler soruyor,
İnsanlar telaş içinde
Bir yerlere koşuşuyor.
Saçılan tanelerde kuşların kanatları,
Minnoş'un derdi, balık kılçıkları.
Sen, karşıya...
Karaköy'e doğru bakıyorsun;
Ama Muharrem gerçekten bakıyorsun...
Ulan insanın içini yakıyorsun!
Zaten böyle yakan
Bir seni,
Bir de bu anasonu tanıyorum.
İki kadeh sonra
Seni anason,
Anasonu, sen sanıyorum...
Aaah, ah!
O günler, ne günlermiş ah!..
Artık ne bizde o günler,
Ne o günlerde biz varız;
Biz çenesi düşük iki ihtiyarız!
Şu toyluğa,
Şu çocukluğa bak Muharrem.
Bizdeki şu hoşluğa bak Muharrem!
Senin upuzun boyun var;
Kısacık saçların...
Benim rüzgarda eteğim açılmış,
Ne kadar tombulmuş bacaklarım!
Balıkçı amca ikide bir sigara mı yakıyor?
Yoksa, çaktırmadan bacaklarıma mı bakıyor?
Ne o?..
Birden bakışların değişti...
Yok yok,
Sen efkarlandın,
Yaraların depreşti...
Galiba beni hala kıskanıyorsun?
Dikkat et, kadeh dökülecek
Ne yapıyorsun!..
Benimse hoşuma gitti,
Duygulandım, işte...
Ağlayacağım.
Uzat kadehini tıklatalım,
Fon dip yapacağım...
Oda dönmeğe başladı yine!
Off, başım da ağrıyor...
Gözlerim pırpırlanıyor,
Dilim dolanıyor.
Bu anason bana yine mi oyun oynuyor!..
Ulan nereye saklandı şimdi bu mezeler;
Mezesiz çekilir mi bu geceler?
Baksana şunlara Muharrem,
Nasıl da uzak duruyor;
Haydari gözünü oynatıyor,
Tarama saç baş yoluyor...
Peynir saklanmış salatanın arkasına,
Çatal yapışmış
Karpuzun yakasına.
Ye Muharrem, ye
Kuvvet verir, kan verir...
Bir kadeh daha atalım,
Belki de iyi gelir...
Başım da amma ağrıdı,
Korkmasam kesip atacağım.
Muharrem,
İlk göz ağrım benim,
Sana iyi geceler...
Canım,
Bu gece yalnız yatacağım...
15.10.2006 Eskişehir