Mukadderat

Gönül boşa düşünce,
Yerini dolduramazmış kolay kolay,
Gidenlerin bıraktığı koca uçurumları,
Dile gelmeyen başa gelirmiş,
İhtiyatsız ve riyakar sevişlerde,
Üzerine titrediğin ne varsa,
Mütemadiyen ahların vahların gölgesinde,
Noktaya muhtaç cümleler gibi kalırmış...
Bazen yılların götürdüklerini,
Hiçbir şey geri getiremez,
Niceleri gelip geçti gönül terazimizden,
Kimileri su olup aktı içimize,
Kimileri de çiçeklerini döktü bahçemize,
Hep sonradan mı gelecek aklım başıma
Saymadım kaçıncı sonra bu...
Bizim defterimizde temiz sayfa kalmadı,
Tüm sayfalar kirletildi yitik geçmişimizle,
Tüm sayfalar kül grisine tutsak şimdilerde,
Yolum düştü yarına rehinli şarkılara,
Yalın ayak düşlerim seyyar tezgahında,
Ayyuka çıkmış kararsızlığım resmedilirken,
Bu sefer de acizliğim keyfekeder...
Zehir zemberek dillere vuran ağırlaşmış tahribat,
Sustalı ömrüme dişlerini geçirmiş bir takibat,
Yüzümdeki yıkık çizgiler aslında hep teferruat,
Müebbede hüküm giymiş ayazda kalmış külliyat,
Gönül gel sen yine de öykünme,
Nereden bakarsan bak gerisi mukadderat...
Öyle tabi. Geriye bakınca her şey mukadderat. Yaşam, ölüm, aşk, acı. Tebrik ediyorum Murat bey. Güzeldi. Kaleminiz hep yazsın.
Emeğine sağlık Murat Akbaş,
güzeldi...