Mülteci Hâbîb
şu değirmi yüzlü çocuk da kim?
babası parmaklarını topladı hani geçen gün yoldan
ablasının burnu eğri
neden diye sorsan
kaçamadığı için
tahrip gücü yüksek bir bombadan.
bilişimi, bilişim çok değil,
soyumu sopumu öğrenişim
atam bir gurur nişanesi gibi taşırken yerliliği
ben henüz öğrendim mazimden
karakılçık mülteciliği
kaçma benden sefil habib!
sefaletin senin suçun değil
eğilmeden geçemediğin kurşunlu sokaklar
çıkacak deniz arıyorsa ah!
bir silah mezatına dönmüşse yüreğin
aylan bebek hangi kumsalda yatıyor bu sabah?
bilmesem unutacağım kahramanlığını,
reddetme hakkını kullanabilirsin hatta
bir insandan olmalığını!
basmane’de soğuk taşlara yatma habib!
bir kamyon kasasında geceleme
hınca, öfkeye batıyor işte bacıların
arabaların camlarını silerken
mülteci yüreğini elmas gözlerine değdirip
bir haçlı kılıcı gibi bilerken
sınır boylarını arşınlayıp
acıma acı katma habib!
yükü kallavi, delibozuk bir çağı yaşıyor çocuklar
esrik gençliğim ekrandaki uçaksavarlara teşne
ne bir sandal kurtarıyor kendisinden insanı
ne balık istifi doluşturulduğunuz tekne
gözlerinden görebiliyorum sefil habib
seni yakan hüznün tadını,
rüyalarını yaşıyorum bir boğulmanın
nefes alabildiğim halde!