Münakaşa
Öyle soluk, öyle soluk,
İçi saye, yüzü donuk,
Bu baharın, bu serinlikte,
Dışı cennet, içi cüruf.
Hasılını tahsil etsen,
Vakarla gelip otursa.
Hevasını tebdil etsen,
Umuru çelmez, çamursa.
Pek azının bildiği,
Muammanın sesini;
Solurken terk ettiği,
Yıkar gider perdesi.
Dala durdu, dala durdu,
Tohum sağlam ekilmiş.
Dize vurdu çarpa bata,
Akıl didik didik edilmiş.
Suyun sesi tanıdık ki,
Koşup kıyıya gelirmiş,
Burası taşkın verirse;
Yüzü unutur benini.
Kırık masa kırık cam,
Gözler inci mercan.
Noksan olan eşyaya,
Aşık olup, verir can.
Çal hele, çal hele,
Lirin huysuz telini.
Sesin gelirse ufuktan,
Gönlün kırdın belini.