Mutsuz
Evin konargasından taşıyor sular
Sicim gibi tozuşuyor nefesimin buğusunda
Kış titretiyor martı hayal eden tekirin kemiklerini sokakta...
Sokakta uzaktan çok uzaktan geçiyor banliyonun metal sesleri
Garda ağlaşmalar
Askere giden kuzularına ağlıyor analar
Şehirde soğuk
Şehirde asker mevsimi
Kuzuların arasına karışmış bir kaç aşık var
Birkaç yürek yangını
Garba giden yolcu kalmasın ! Diye bağırıyorlar...
Artık garba giden aşıklara sallanmıyor mendiller
Dijitale kurban verdik bazen oyalı bazen karanfil kokulu mendilleri
Artık beyfendiler omzunda ağlayan hanımefendilere kağıttan boZma peçete uzatıyor bi poşetin içinden
İnsanlar insanlar çok garip
Gidenin hasreti diniyor birden yürekte
Ben mi garibim yoksa ?
Hiç dinmiyor içimde fırtınalar gidenin ardından
Sahiline vuruyorum her gecenin
Her tahtası parçalanıyor gemimin
Yaka paça atıyorum ruhumu bedenden
Posası kalıyor geriye
Yine bam yine gam yine hasret yine yine ve yine
Nereden düştüm bu gize
Çırpınıyorum Allah'ım
Kulak verin sesimdeki tize!
Gözlerim dolu dolu ağlamıyorum aslında
Kaybettiklerim düşüyor aklımdan
Zinciri kopmuş beynimin
Tahassürhanemde bombardıman hülyalar
Nerede o eski baharlar
Dallarım Şubatta çiçeklenir
Ah kalbim !
Mayıs'a varmadan daha kapıda Mart var
Ve sen zehirli hançerini böğrüme saplayan kadın
Doğan günde güneşe saklı adın
Öyle ki hasret sarmış boynuma yağlı urganını
Her nefes alışımda yutkunamadığım soluğum
İşte sen ve karabasan
Gece gündüz
Bulutlu hava ve ben
Mutsuz...
Mutsuzuz...