Naftalin Kokulu Metruk Ev
**
biliyorum
siz bana deli diyecek
ama
neden delirdiğimi hiç dert etmeyeceksiniz
**
kulaklarımı kapıya astım
uzaktan duyayım diye geleni
merdivenden ayak sesi gelmiyor hanidir
duyuyorum
kapının üstündeki kuş sesini de vurdum geçen
ne zamandır boş yere besliyorum
annem yoktu evde
olsaydı sarardı kanayan yarasını sesin kuşunun
gerçi pişman oldum sonra tabi
en azından eşlik ediyordu yalnızlığıma
sünni teneffüs yapacaktım ki tam
gagası battı dudağıma
ve işte tam o sıra kavuştu
hakkın rahmetine rahmetli
(kuş da kuş hani kalantor bir kırçıllı baykuş mübarek)
babam yoktu evde
olsaydı perdeleri çekerdi hemencecik
ki görmesin katliamımı konu komşu diye
ama bilmiyor ki
ne bir komşu var etrafta
ne de konuşulacak bir konu
gerek de yok yani perdeleri çekmeye
baba yüreği işte
ne yapsın
"zaten bütün perdeler bana benziyor şu sıra
ben ne kadar karanlıksam perdeler de o kadar"
(şamdanlar dahil)
babam büyük adammış vesselam
(Rabbim pek severmiş demek, kendisini utandırmadı hiç, ne mutlu babama...)
bütün babalar gibi
düşe kalka öğrenirsin demişti hayatı
belki de onun yüzü suyu hürmetine
düştüm hep yıllar boyu
durmaksızın hem de
hep yüzü koyun
hep yüzü koyun
hep düştüm
hep kalktım
hep düştüm
hep
(Duyuyor musun baba? Tıpkı senin dediğin gibi oldu ve ben öğrendim baba, öğrendim artık... Bilesin ki; düşmüyorum artık hiç... Hep yerdeyim, en son düştüğüm yerde... Ne mutlu sana baba, ne mutlu sana... Rabbimin sevilen kuluymuşsun vesselam. İçin rahat olsun, başın göğe ersin e-mi...)
ve dizlerim paramparça düşmekten hala baba
dizlerim param parça
ancak ve ancak emeklemekteyim
annem yoktu evde
olsaydı kanayan dizlerimi öper
serin serin üflerdi o mübarek nefesiyle
üşürdü dizlerim sonra
ah be canım annem
canım çok yanıyor
neredesin
"ve annem evde yoktu ve hala soğuk ev
zaten bütün ev bana benziyor şu sıra
içim ne kadar sızlıyorsa ev de o kadar"
(sokak kedilerim dahil)
hey ahali
duyduk duymadık demeyin
küçük bir sofra kuracağım bu gece
ziyafet var yani
ben
kendim
ve orta yaş krizlerim
çöreklenip sofraya
iştahla yumulacağız
gerçekleşmeyen hayallerimle
umudumu yiyeceğiz akbaba misali doya doya
e madem ki işe yaramıyorlar
onlar beni yiyip bitirmeden ben yemeliyim onlar
(Ergen ben ve genç beni davet etmeyeceğim. İstemiyorum gelmesinler. Çekemem bu saatten sonra o şımarık ve zibidi herifleri hiç...)
babaannem yoktu evde
olsaydı
günah derdi
arkandan ağlarlar yoksa
ye bitir hepsini
diyemezdim
yarına da kalsın babaanne
dolap boş nasıl olsa
"zaten bütün dolaplar yalnızlığıma benziyor şu sıra
içim
güve istilasındaki eski çamaşırlar gibi naftalin kokulu"
(hiç kullanılmamış kravatlar dahil)
size de olur mu bilemem ama
boğazımı mitolojik bir tanrı sıkıyor şu sıra
"aman haaa duymasın Rabbim" diyorum kendi kendime
istemez çünkü o
sevmez yani böyle şeyleri
istemez aramıza girmesin kimse
bir melekleri var
onun göz yumduğu
kitaptan okuduğum ama hiç görmediğim
bir de aynalar
öteki tanrılar yoktu evde
olsaydılar kırarlardı aynaları
ahh keşke olsaydılar da evde
kırsaydılar aynaları
çünkü
"bütün aynalar bana benziyor şu sıra
ben ne kadar mutsuzsam aynalar da o kadar"
(kırlangıçlar dahil)
Sürekli gelip sayfanda pinekliyorum Abiciğim. Sayfanda zifiri karanlık mübarek. Ama ben sesini duyuyorum. Yönümü sesinle buluyorum.Karanlıkların şiirlerde kalması temennisiyle.Kal sağlıcakla Abiciğim. Saygılarımla
"bütün aynalar bana benziyor şu sıra ben ne kadar mutsuzsam aynalar da o kadar" (kırlangıçlar dahil) Güzel bir final, severek okudum.