Nasıl Bir Aşk Bu
Şimdi soruyorlar bana
Nasıl bir aşk bu diye
Bilseler
Tam yirmi beş yıl önce
Utangaç bir öğle vakti
Yağmurlar bile sürgün edilmişken
Eylül eskini topraklara
Ölümler doğuracak mevsimler
Gelmek üzereyken kuzeyden
Hiçliğin coğrafyasına
Bir kardelene dokunur gibi
Dokunduğumu ellerine
Bilseler
Daha dökülmemişken kalemimden
Masmamavi bir türkü gibi
Kavgaya dair şiirler
Yorgun cümleler esir almamışken
Yoksul semtlerin
Rutubetli evlerini
Sol yanımda ki telaş
Daha yeni sokulmuşken
On üç yaşın çocukluğuna
Devrim sonrası
Bir mayıs sabahına bakar gibi
Baktığımı gözlerinin yeşiline
Bilseler
Kaç yılı ayrı soyunduğumuzu tenimizden
Tutuklu şehirlerin demir yataklarında
Aynı uykuya daldığımızı
Sebepsizce sorgulanan düşüncelerin
Soğuk hücrelerinde
Birbirimizin yüreğini
Ellerimizle nasıl ısıttığımızı
Sesim görüş günlerine mahkümken
Kızıl bir umudun delikanlı çağında
Sımsıcak bir ege akşamı
Denizin kokusunu çeker gibi
Kokunu doldurduğumu içime
Bilseler
Gitmelerin en zorunun
Sancılı sabahlarına yürürken
Bursa'nın karanlık geceleri
En sıcak günler bile ısıtamazken
Kan damlayan bir yatakta
Saat saat küçülen bedenini
Ve eylül yine ihanet edecekken
Sevdanın yüceliğine
Sımsıkı tutup ellerimi
Gözlerinden yaşlar süzüleceğine
Dudaklarından
Geleceğe dair resimler döküldüğü
Gözlerimin bulutlu sakinliğine
Ve
Bilseler
Biz olmanın ne demek olduğunu
Hemde yaşarken kavganın umuduyla
Yangının orta yerinde
Sormazlardı herhalde