Nasır Tutmuş Gönül
Yorgun gönül yine hırçın dalgalarla boğuşuyor
Bir tokat gibi çarpıyorlar yüzüne acımasızca
Sessiz çığlıkları derinliklere karışırken,
Yelkenler ,kirpiklerini kıskanmış, sırılsıklam.
Dertli dümen düğüm düğüm olmuş yüreğe,
yaren olup çare olmak için savaşıyor.
...
Köpük köpük mavi sularda,
Derinlik sarhoşluğuna kapılmış avare gönül biçare.
Yüreğinde kopan bu fırtına kesmiş nefesini sanki,
Tutsak almış kendine ,
Yürek, soluk soluğa kalmış üşüyen bedeninde.
Merhem olmak istercesine ,
Nasır tutmuş yürek sayısız derin kesikleriyle .
Saklanmış ,saklamış,kilitlemiş kilitlenmiş yüreğini kendi yarattığı mahremiyetinde.
...
Kaç fırtınanın öfkesiyle savaşmıştı oysa.
Sayısız deli rüzgarların yel değirmenlerinin karşısına dikilmişti, bir an bile düşünmeden.
Ama şimdi...
Ağlara dolanmış çırpınan bu gönül,
En hüzün kokan paresinden ,
Döküyor üzeri çiğdemli yapraklarını,
Bir daha yeşermek istemezmiş gibi.
...
Halbuki bu kaçıncı sonbahar yüreğinde,
Bu kaçıncı soluksuz savaş,
Bu kaçıncı yakarış,
Bilinmezliklerde.
Kendi de bilmez.
Bilinmez...