Nefsi Polathane
kıyama kalkar Akçaabat'ın yeşil çayır
dökmüş sinesinden serçeler
şafağın mavi yamaçlarına secdeli
denizin çiseli kıyılarından
ney üfleyen rüzgarın nefsine uyanır
körfezin fuşya kirpikleri
alır beni koynunun sırılsıklam döşeğine deniz
getirir yağmur kokulu köyümün ikindi nöbetlerine
düşer yüreğime sırtında çalı yükü anam
ah babamın ak ak ellerlinde iğne iplik
sırmalının bakır kazanda ak sütü
iki katlı beyaz evimizin önündeki kavak ağacının
çocuk bakışlarımın kıpırtısına bıraktığı
pamuklu püskülleri
Poyrazın hışmından
küt küt evin duvarına vuran gövdesi
essin Karadağ'dan aşağı meltemler
doluşsunsun gün batımının çizgili keşanına
sarınsın atkısını gece
rüyalarımın sevdalı tavan arasına
yine damlasın ay
radyoda kuzeyin oğlu
hastahane önünde incir ağacı
Sargana Mevkiinde kopsun kıyamet
Savrulsun hışmıyla bucaklarından kasırga
tarhana kokulu anaların
çemberinde kırmızı gül açan bacıların
hükmü ateş saçsın düşmanın üzerine Kavaklı'dan
orakla kazmayla
evdeki tekliyle zafer kazanan
kırkdokuz kadının anıtı dikilsin Rusya ya karşı
17 şubat kurtuluşuyla coşsun tepelerde derelerde çınarlar
kazısın tarih 1461'i Rumların alnına
konsun fındık dallarına karatavuklar
İsli gecenin koynunda yansın
mahyası sevdanın alık alık
dağlansın yokuşları vuslata çıkan sarmaşıkların
bir kiraz çiçeği düşsün haresine Darıca Deresinin
aksın mavi ağzından kalkan
ak güvercinlerin kanatlarına
serpilsin harına deryanın
aşka ermiş sinesi yakamozların
açsın avlusunda erik ağaçları
Nefsi Polathane'nin
giyinsin gelinliğini beli daracık kızım
salsın eteklerini koyun utangaç kaçamaklarına
siyah dantelini sıyırsın ay çıplak tenine limanın
tutuşsun uç vermiş sinesinden karanlığın yıldızlar
kopsun göğsümün nazına mavi boncuğu
yeşil antenli tırtılın
serçelerin ahşam saçaklarda şakıyan cıvıltısından
damlasın
gülün dudağına Şafağın loğusa şerbeti
Salacık almış kollarına kundağımı giderken
nenem yine çağısın karşıdan
'gel pullim uşağum ballim sana gofret aldım''
çalsın davul zurna Hırdırnebi'nin
şenlik tacı giymiş başında
oynansın sıksara
'kollar dik', 'dik oyna' 'vurdu-çıktı, ' ii-hu ii-hu''
çıksın iki delikanlı Kayabaşı'nın
yeşil kozalaklı yamaçlarına
çekilsin bıçaklar düşmanın boğazına
dedemim toprak evinde bölünsün
Vakfıkebir ekmeğinin kardeş payı
Hamsi tavası cızırdasın saç ayakta
Soluklarda karartısı gaz lambasının
sobada kaynayan güğümün sesinde
sallanırken beşiğim
Polathane'nin sahillerine uzanırken
seher yelinin başak sarısı saçları
dalgaların ipek tarayan parmaklarından
usulca dalayım yine çocukluğumun
sende kalan kara gözlerine...
Yaşanan şehir Şairin nefesiyle iç içe girer. Şair her gün yaşadığı çevreyi beyninde sürekli tarar. Sonra birikintilerini kaleme almaya başlar ve sonunda da böylesine güzel bir şiir ortaya çıkar.
Kutlarım Sevgili Filiz...
👑