Nerede Kaldık
Bir soluk kadar soğuk bazen
bir kirpiğin bir hayata örtülüşü
ve zaman gözyaşı kadar hızlı
acınınsa tarifi yüreğimde gizli
binbir gece masalları
kum saatinde düşlerimiz...
Dört mevsim güzergahı
dem tutan köşebaşı
gökyüzünün özgür mavisinde
batan bir gemi
mürekkebinde sızı, mültecisi kalem
sızıntısı sen, sığıntısı ben...
Sevemedim ayrılığı
ayrılığa kurulu vakitlerden
alacakaranlık
görmüyor yelkovan akrebini
koştur,kovalamaca
cinayet mahalinde iki şüpheli
düş kırıkları üzerinde gazete kağıtları
uzatacak oluyorum ellerimi
yarım kalıyorum,
yarsız ve yargısız...
Ardına bakacak oluyorsun
usulca ilişiyorum gazete kağıtları arasına
şiddeti ölçülemez depremler
yaşanıyor yüregımde
meraklısı kalabalık
sense ihanet et diyorsun enkazında...
Hayati arayışlar içinde buluyorum seni
gözlerindeki mânada
bense o çemberin içinden geçip geliyorum
cenneti kıskandırıyorsun, kıskandırmasınada
yakışıda kalmıyor
koca depremlere ihanet
alt tarafı cehennem için
depremzede bakışlarda...
Hep sevesim oluyor seni
ölesim,öldüresim
zamanın içinde seni beni biz yapasım
bir o kadar
biz'den kurtulasım
beyhude bir telaş sargısı
zaman yitik
zaman öksüz
zaman yetim...
Ve övünmelisin eserinle
tablosunu satan ressam gibi
papatya özentisi
iki yüzlü kalbin kırıntıları
çarparken yüzüme zamansız...
Dur, durak bilmiyordu zaman
Sahi kaç asır oldu
uykusundan uyanıncaya kadar şair
yastık altında şizofrenik bir yazgı
söylediklerimi unuturanda sen,
söyleyemediklerimi hatırlatanda
Ne garip.
Kabullenemedim gidişini
terso geliyordu,
zamansız bir ayrılık
ağırlığı kalmak
boyu ise uçsuz bucaksız..