Nilüfer ve Kuzgun

Gotik Lirizm;
Karanlığın morguna düşmüş dolunayın gözleri,
Bir tabutun paslı menteşesi gibi gıcırdar rüzgâr...
Ah! O ihtişamlı ay değil, bir lanetin teatral son perdesi,
Ruhumun camlarına kanlı parmak izleri bırakan...
Ah şu loş yıldızlar şeytanın avuçlarından düşen,
Kırık aynalar gibi parçalar kalbimi!
Her biri, Nilüfer'in bir yaprağını yutar sessizce,
Ve ben, bu karanlık şölene her gece davetliyim...
Anılarımı gömdüm dipsiz denizin dibine
Ki balıklar kemirsin diye gözlerimin yaşlarını!
O mavi, bir cenaze tülünden farksız artık,
Her dalgası bana ölümü fısıldar: Do... Re... Mi...
Saatler keskin bıçaklı bir canavarın çenesi,
Etimi kemirirken odamın duvarlarında.
Nilüferler soldu çamurlu sularda,
Bir ölünün yüzündeki son renk gibi sönük...
Sigaramın dumanında gördüm seni
Bir hayalet gibi dağılan, eski bir sabahın şafağında.
Dudaklarımda gürledi sessizliğin türküsü:
"Yalnızlık, mezarımın en sadık bekçisidir!"
Uzandım göğe kırık dallar gibi çıplak,
Dualarım, kargaların gagasında parçalandı.
Tanrı bile kulaklarını tıkadı haykırışlarıma,
Ve ruhum, son mum alevi gibi söndü...
Artık bu oda ki her köşesi bir mezar—
Kuzgunun gölgesi ile çoğalır kâbuslarım.
Zincirlerle konuşurum gece boyunca:
"Aşk mı?.. Bir daha asla!.."