O İlk Bilmece
senin için bakarım
senin için esner
uyanır taranır
senin için gülerim aynaya
kaldırıma yorgunluğunu değdiriyor yaşlı adam
ilgisiz kuşlar alçalıyor pencereler parlak
ona şuna geridekine
rastgele zamanın kıpırdadığı her yere
sıkıştırıyorum ağzını
en çok karşı duvarlar karışıyor söze
sıvası ile ilgili bir şey mi bilmiyorum
belki ustası ölmüş eski bir karanlıktır yarası
belki yaşlanmaktan korkuyordur benim gibi
hani söylenir ya birden bire
birden bire çatıdan düşer gibi
solucan kıvrılır kıvranır hemen ölmezmiş
başka biri başka birilerileri için karıştırır toprağı
elinde sivri bir sopa
güneşli günlerden bir gün
nefesini tutarak altmış üçe kere
ölmemeyi denersin
sönen ışığın tekrarında duvarlar korkularımız için
komşu ağaçları uzaklaştırır birbirine
oysa
köklerini daha sıkı sarar ayrılık
biraz çamur biraz su
kedi koşar hurdacı bağırır
biri tebessüm ederek kolunu sarkıtır camdan
kaldırımlar süpürülür halılar silkelenir binalar eskir
en çok sokaklar konuşur
çok olur çok konuşurlar
konuştukça çoğalan merdivenler gibi
dibini bulamam sana bakmanın
alt üst olsun isterim her şey yeniden
yeniden başlasın isterim o ilk yol
o ilk bilmece
ağzım burnum karışır ellerime
ayaklarım birbirine
istasyon beklemelerim ilki
ilk ıslanmalarımın sağnağı
yüzümü saçlarına sıkıştırıp son bulsun isterim
sana kavuşamamanın durağı.