Öfke Labirenti
Kafesin derinliklerinde yankılanır çığlık,
Ağlayan yıldızlar, gözyaşı döken gece.
Bu kör karanlıkta, çürük umutların gölgesinde,
Bir öfke var, hem tutkulu hem de çaresizim.
Gözlerimde bir kaos, izdihamlı bir çalkantı,
Her adımda çiğnenmiş hayaller,
Bir zamanlar sevdanın en tatlı düşü,
Şimdi lanetin gölgeleri arasında solmuşum.
Bir ezginin nağmeleriyle sarılmış bedenim,
Karanlıkta yankılanan eski bir gazelin melodilerinde.
Her tınıda bir yürek haykırışı,
Her sözde eylemin tatlı kriziyim.
Gecenin sessizliğinde yankılanan sancılar,
Bir zamanlar sevda için, şimdi ise öfke için.
Kalbimde bir yara, derin ve sızlayan,
Tutkulu bir öfkenin pençesinde kıvrılırım.
Her köşe başında bir delilik öyküsü,
Bir zamanlar umutla beklenen, şimdi ise bir aldanış.
Gözlerimde öfke, dudaklarımda bir sitemkar feryat,
Kafesin demirlerinde sıkışmış, ruhumun direnişiyim.
Ve ben, bu labirentte kaybolmuşum,
Her adımda yankılanan, her adımda sızlayan.
Bir hüsran var, bir karmaşa ki gözyaşlarıyla yoğrulmuş,
Tutkulu bir hasretin karanlık izlerinde kaybolmuşum.
Karanlık gecelerde bir yıldız kayması,
Ve ben, bu ruhsal harabede bir kayboluş.
Her şeyin içinde, her şeyin üstünde bir öfke,
Kafesin derinliklerinde yankılanan bir varoluş krizinin haykırışım.
Şimdi, sessizliğin kucakladığı bir feryat,
Ve ben, kafesin demirlerine zincirlenmiş,
Bir umutla başlamış, ama öfkeyle bitmiş,
Bir hayatın, tutkulu bir melodisinde kaybolmuşum.