Öfkeli Nilüfer Ve Yanan Şiir
bu dünya, ruhlardan kopan parçalarla inşa edilmiş
lekenin ve suyun tarihinden geliyoruz
soyu tükenen güzellerle
istikbâli imha eden çirkinlerin savaşı bu
zıtlıkların hayata dağılışı bu
çiçeğin ağzını öpenlerle
toprağın kalbini sökenlerin yürüyüşü
kaç tur dönmüştür dünyayı?
bir tuhaflık var bu işte dedikçe
Tanrı gözlerini kaçırdı benden
o zaman kuşku ile baktım yeryüzüne
gözümün retinasını yırttı orta doğu
umarsızlığı ile fotoğraf çekiyordu avrupa
kes sesini dedi amerika
işte o zaman sır sır soyundu çöl
bir çekiç gibi indi ruhuma
ciğeri beş para etmezlerden bu hayatı ödünç aldığım hissi
karnı aç, ruhu hiç bırakacak bir düzene doğan bebelerin
martılarla paylaştıkları çığlıklarını duydum
ormanları kurnaz bir tilki gibi geçen
kağıttan yapılma kartalların sözde yükselişlerini gördükçe
biyografilerimizin içi irin dolu kurtçuklarca kemirileceğini anladım
kemanın sesine saklanmış siyanürü çağırdım o zaman
hep aynı yalanları kamburumuzun üstüne çıkıp söyleyenleri
içimizdeki şeytan uçurtmalarına para yapıştıran karanlık şovalyeleri
boş bir duvara bakan kıldan insanları toplayıp
hipnoz pazarında satanları...!
öfkem şiiri uzatıyor farkındayım
tutsak kuşların binlerce yıllık çırpınışları
bilincimi tel tel inceltiyor
bizler, gölden kovulmuş nilüferlerin içindeki su damlasıyız
onlar yaşamı yutan
sevgisiz bir dünya isteyen
gövdeleri lekeden yapılma et oburlar
keşke dünyayı ters yüz edip hepsini zehirlesek...
2
yine gecenin bir yarısı kapıma geldi dayandı öfkem
kasım, kasım kasılıyor kör karanlık
yaklaşma
dibim mayın tarlası
döne döne iniyor böğrümün ortasına dimdik bir acı
fısıltılarım beni çoktan terketmiş
duyamıyorum
duymuyorum
kalbimde kalmamış şükür sesi
söylemediğim ne kadar türküm varsa
hepsi bana aşık
ben onlara yasaklı
gözüm zehir gibi karanlık
bu sessizliğim hayra alâmet değil
yaklaşma
deliriyor iskeletim, tinim ağzıma geliyor da
zulüm kopmuyor gövdemden
yaklaşma
alıştığım bir savaştır bu
kendimi saklamam anlamsız
zayıf etimde bileği güçlü bir savaşçı vardır
dövüşmek isterim öfkemin sebeplerini kuşanıp
cehennemi bile şaşırtan ömür denilen soğukla
suyun saf hallerini ıssız kuyulara dökmeden
ismime yapışan nehrin girdabıyla cebelleşsem
bir kez daha, bir kez daha yansam ne çıkar
içimin kuytu viranelerinden başlayıp
dağ uçlarıma kadar yükselen alevleri ile
yanarım, yanarım da
göğe bakıp, yeter demem
yaklaşma
herkes kendi ateşinde kavrulmalı...
Pırıl pırıl parlayan yürek incilerinize bir yenisini daha eklemişsiniz üstadem. Hayat şiiri paylaşınca güzel👍
nehirler dolusu bir duyarlılık taşkını. her yer sel olmuş ama inanınki nehirler dolusu su ile değil göz yaşı ile...
biiyorum ki aklınız dur yeter artık demeseydi bu yürek kitaplara sığmazdı.
bu güzel paylaşım için teşekkürler Nilgün ARIKAN
sevgiyle...
Ne güzel bir yorumdu bu Nevzat bey Teşekkür ediyorum,, 👧
Kordon sefasını ertelemeyecek bir karakterdeyim Çünkü her şey bir korku filmi gibiymiş gelse de bazen de hissettiğim tüm dünya kocaman yemyeşil bir bahçe ve avuçlarıma sığabiliyor..
"Kendini yönet! O zaman dünyayı yönetecek gücü bulabilirsin.â? -Platon-
''yaklaşma herkes kendi ateşinde kavrulmalı...''
doğru..!
çok doğaliktik bir söz
ki ben: bir haber geldi pür yürek yandi diye güya 'ten yanginlari itfaiye eri'yim ya,,,, yanildim..!
uyku da idim hülyam yaniyordu ben karşi evin yürek bacasi sandim..
koştum mu? ../hayir bitmişliklerim vardi tamamlamak telaşi içinde idim
şair: bana bir yangin söyle ''kuru otlar yaniyor''
yahuu..! yorumkolik yorumlamiş bana küller içinde alyans aramak düşmez
ki,, gümüş kül rengidir benzim gibi
şiiri kutsadım şairi kordon sefasini ertelemesin..!
Yorumkoliği ve yorum bırakan diğer arkadaşlarımı sevgiyle selamlıyorum. 👧
Teşekkür ederim