Öğrendim Sevgili
Dağınık bir adamım dağıtılan
Ve ben zaten;
Kaybedilmiş biriyim çoktan...
Gece sebil gece zifir...
Bu saatlerde saatlik aşklar satan kadınlar var caddelerde.
Otel odalarında ki beyaz çarşaflara
Kirli fahişeler sırt üstü uzanmakta belki,
Belki içindeki suçluluk duygusuna
Bir yenisini ekleyip
Biraz daha beslemek için...
Gittin ya sevgilim;
Bu saatlerde şimdi de ben varım caddelerde.
Fahişelerin günahını mı aldık nedir...
Belki de en büyük hatayı sende yaptım
Kandırıldım,
Hey tanrı! Beni sen kandırdın...
Adaletin, eşitliğin, aşkın varlığından bahsetmiştin
Başım ağrıdığında hap içersem geçeceğinden
Yalnız kalınca şarkı söylersem korkmayacağımdan
Ve gidenlerin ardından ağlamazsam
Geri döneceğinden bahsetmiştin.
Bende inanmıştım.
İyi ama hani büyükler yalan söylemezdi!
Boş ver!
Şimdi metin (sus-pus)
Ve cesurum (yapayalnız)...
Yoklukla terbiye olanlar gibiyim.
Sevgili!
Özlemeyi öğrendim artık
Bak!
Bütün gücümle koşuyorum
Güneşin daha renksiz battığı,
Terkedilmiş,
Yazılanların yarısı silinmiş, bulanık dalgaların vurduğu 'Seni seviyorum'(lu) kıyılara
Koşuyorum durmaksızın
Kalabalık yalnızlara...
Şimdiler de sürekli düşünüyorum da
Yol üstü rezervli gibiymiş bütün aşklarım
Ne durağım olmuş,
Ne de sonlu yolculuklarım...
Ve kendimi sorguluyorum sende
Aynanın karşısına geçip, geçip...
Beni baştan çıkaran neydi?
Yerde yatan esaret mi cansızca
Ya da sen olmaktan vazgeçmeyen yaşanmışlık mı?
Kabullenmek midir özgürlük
Dolu, dolu rest çekmek mi yoksa
Yoksa ben 'hiç olmak' yolunda dizeler mi biriktirmeliyim
Vücudumun ücra köşelerine
Ve gidişlerini mi not almalıyım gözlerimin bir köşesine...
Oysa küçücüktüm, oysa küçüğüm.
Ve biliyor musun birkaç dakikaya sığdırdığım ellerini
Yuvarlacık yüzünü, sesini ve nefesini anımsayıp
Somutlaştığım nokta tam bir kördüğüm.
İyi ama ben ne çabuk büyüdüm
Sahi! Büyüdüm mü kadın...
İsyanlar yeşeriyor her bir hücremde
Tamam. Pekâlâ, anlaşalım...
Bu isyanlarıma karşılık dilediğin kadar günah yazabilirsin
Ama önce soruma cevap ver tanrım
Sen hiç âşık oldun mu?
Yok, be sevgili!
Şimdi de gidişinin başlangıcı düştü aklıma
Vedalaşırken ağlıyordun sana bir şey veremedim diye
Öyle düşünme yine de sen.
Bunu hiç bilemeyeceksin ama
Ben herkesten bir şeyler almışımdır bu güne dek
Ve sen vermesen, veremesen bile
Ben senden de çok şey aldım.
Çünkü ilki yaşamıyorum
Ben usta bir yalnızım...
Gittin sen sevgilim;
Haberin yok olanlardan bir katre...
Dünde kalmış yarınları anımsatıyor yokluğun.
Çocuk rengi bir İstanbul...
Ve büyümüş bir yalnızlık armağan ediyor kimsesizlere...
sükût-u ankara
Ankara...
Nasıl büyür insan? Yalnızlıkta ustalaşınca mı? Gidenin ardından yazılmış bir şiir gibi görünse de aslında yalnızllıkla edilmiş bir sohbeti anımsattı bana..
Güzeldi. Saygılarımla..
Hey tanrı! Beni sen kandırdın...
Şairi sorgulamak ne haddimize! Lakin bu dize ve bu dizeyi açan birkaç dize haricinde güne düşecek kadar başarılı buldum şiiri.
Şiir yazıldığı andan itibaren şairini terk eder fikrinde olduğum için bu tür şiirlerde biraz daha dikkat etmek gerekir bence, çünkü Yaratan'ı sorgulayan yahut O'na insana özgü vasıflar yükleyen şiirler sorgusuz sualsiz inanan insanlar için bir antilik oluşturabilir diye düşünüyorum. Belki işin daha sanatsal boyutudur bilemiyorum ama listeme alacağım kadar güzel bir şiirde inancım açısından sakınca bulmak üzdü beni...
Derken şairinden öğrendim ki mitoloji el atmış dizelere, o zaman şiirdi diyor ve tebrik ediyorum değerli şairi...
Sevgili Emre Bey ,
Aramıza katılmanız ne iyi olmuş ? 🙂
Nice güzel dizelerinizi keyifle okumak dileğiyle...👍
Sağlık , mutluluk ve de sevgiyle kalınız...
İlk şiir olarak güzel olmuş.Kutlarım Emre.
Şiirkolik ailesine, HOŞGELDİN......👍