Öksüz

ben masumum..
bir şey yapmadım
gözlerine bile bakmadım,,
sobada yanan kızgın ateşe inat
ellerin soğuktu biliyordum
saçlarınsa zaten dağınık..

toplamamıştın daha evi
çay demini bile almamıştı...
sadece
yağmur yağıyordu dışarıda...

ve arka odanız akıyordu yine
ve saçaklarınızdan ön bahçeye
sular..
dışarıda buz kesen ayaza inat
ellerim terliyordu
bunu sen de biliyordun..

kusura bakma
bugün biraz dağınık saçlarım
epeyce kirli sakallarım..

ben kapıyı çalarken
yağmur yağıyordu dışarıda,
suda çırpınıyordu minik bir serçe
annesini arıyordu yavru bir kedi
ve masum öksüz bir çocuk
bakıyordu şu köşeden
utangaç ve titrek...
ve içim üşüdü..

ben masumum...
bir şey yapmadım
bir an bile dönüp arkama
son bir kez olsun
gözlerine bile bakmadım
ağlamayasın diye,
çekip kapıyı giderken...

başın öne eğikti arkamda
ve ellerin önünde..
sadece sobanın üzerinde
kaynayan çaydanlığın sesi
ve çatıya vuran damlalar
gizliyordu
sessiz ağlamalarını
ve önüne düşmüş perçemlerin
o inci gibi göz yaşlarını..




hatırlar mısın
hani söylerdiniz ya
hep beraber o şarkıyı
mahallenin komşu kızlarıyla
bahçenizdeki o asmanın altında
toplanıp etrafında bir demliğin ...
hani söylerdiniz ya
ağlamak yok diye
ben giderken...
nedense
hep geçeceğimi bildiğiniz
sokağınızın o köşesinden
her akşam üstü
yorgun argın
işten dönerken...
gülüşürdünüz utangaç yüzlerle
birbirinizi itiştirerek
dönüp sana bakardı bütün kızlar
ve bütün gözler üstünde..

ve gözlerin..
gözlerimden kaçırdığın o gözlerin..

ve gülüşlerin...
bahçenizdeki güllere emanet verdiğin
o mahcup gülüşlerin...

hani söylerdiniz ya
o şarkıyı
hani ağlamak yok diye
ben giderken..
hani utanır da
kaçardım ya alelacele
her akşam üstü
iş dönüşü
mahallenizden geçerken..

fark ettin mi bilmem ama
ben kapıyı çekip giderken
yağmur hala yağıyordu
ama çok yağıyordu..
ve akıyordu
evlerin saçaklarından
saçlarımdan
kirpiklerimden
ve o kirli sakallarımdan
sular seller gibi..

fark ettin mi bilmem
minik serçe uçup gitti
bir çırpıda beni görünce
ve kondu
zamansız çiçek açmış
bahçenizin o kiraz dallarına...
ve fark ettin mi bilmem
hani kızlarla toplandığınız
o kurumuş asma tarafından
annesini kaybetmiş
o yavru beyaz kedi
bana doğru geldi
ve ayaklarıma sokuldu
yalvaran bir sesle ağlayarak..
ve fark ettin mi
üşüyordu..
eğildim
kucağıma aldım
içim titredi..
ve şu köşeden de
öksüz bir kız çocuğu bakıyordu
gözlerimin içine
dağınık saçlı başını uzatarak
ürkek ürkek..
ve buz kesmişti ayakları..
kanım dondu..

usulca yaklaştım ona
ve uzattım
'al senin olsun'
'bu küçük kedi' dedim
ve sevindi..
ve güldü..
ve kara gözlerinin içi de..
tutunca küçük elleri
minik beyaz kediyi
yüreğim ısındı..

fark ettin mi bilmem ama
aslında ben de ağladım giderken..
çünkü
minik kedi titriyordu
küçük kız çok üşüyordu
üstelik sen de ağlıyordun içerde
bir de çok yağmur yağıyordu..

giderken
arkama dönüp hiç bakmasam da
penceredeydin
biliyordum...

sokağınızın başında
son bir kez durdum
köşeyi dönmeden..
küçük kız kucağında kedi
öylece bakıyordu arkamdan
deli gibi yağan yağmur altında...
ikisi de çok masumdu
sen zaten hep masumdun..
kedi annesiz
çocuk öksüzdü..
ve sen zaten
hep öksüzdün...
kedi kızın kucağında
sen pencerede ağlıyordun...
öksüz kız
o zaten hep ağlıyordu...

hani söylerdiniz ya
hep o şarkıyı
hani ağlamak yok diye
ben giderken..

aslında ben ağlamazdım da,
o şarkının sesi geliyordu
sizin kızların birinin evinden
seni böylece öksüz bırakıp giderken
ve çok yağmur yağıyordu...

20 Ocak 2010 68 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    Üzülmeyin kim öksüz değil ki bu yalan dünyada şiir adına güzeldi saygıyla kalın...