Öldüm
Güneş bedenime günaydın diyor
Ruhum ölü, uyanmıyor
Perdeler sigaradan sararmış yine
Bir hafta dayanmıyor.
Camı açsam içeriye giren oksijen zehirler
Eğilip yüzümü yıkasam ters akar nehirler
Ne çok çektim şu çatala gelmeyen salatadan
Sanırsın ki olta atıyorum denize Galata’dan.
Peynir desen, bugün de yemezsem bozulur!
Zeytine bari ayıp olmasın, bir iki tane atayım ağızıma
Buz dolabı çalışmıyor, beklerse çürür, toz olur.
Yeni çay mı demlesem, dünkü bayat çayımı ısıtsam?
Ah şu üşengeçlik…
Kıskanıyorum enerjilerini
Sokakta top oynuyor yine gençlik…
Yahu daha geçen hafta sulamamış mıydım ben bu çiçekleri?
Yine solmuşlar!
Sanki sevdiklerinin hangi saksıda olduğunu sormuşlar.
Su yerine bardağın dibindeki rakıyı dökmüşüm de,
Sarhoş olup saçlarını yolmuşlar…
Al işte! Yine kapı zili çalıyor
Boşuna söndürmüşüm demek ki ışıkları
Hiç yere yürümüşüm parmak uçlarımda sessizce
Yine evde olduğumu duymuşlar…
Zaten Ben kime hoş geldin desem,
karşımda hiçbir şey vermemiş alacaklılar oluyor.
Kim halden anlamıyorsa, geçiyor karşıma
halimi hatırımı soruyor…
Kimseler bilmez, yıllardır orada duruyor
Her şeyim dediğim kişinin fotoğrafı…
Baktıkça batıyor yüreğime,
Sorma işte, ne tarafı!
Salaklık bu
Ben kimi sevmeye cüret etsem
hala onu aldatıyor gibiyim
Beddua edenim bile kalmadı
Cehennemin kör dibiyim…
( Önünü göremezken ölümü görmekmiş ayrılık…)
Bu alkol ertesi sabahları hiç sevmiyorum
Sarhoşken gördüğüm gerçekler
ayıldığımda yalan oluyor.
Hiçbir adreste oturmuyor masumiyet
Sindrella’nın ayakkabısının içine gözyaşları doluyor.
Herkes İnkâra sevdalanmış
Vicdan tesellisi bir avuntunun peşinde
Gram sızı hissetmiyor hiç kimse
Yüreğinde döşünde!
Ben yalnızlığı seçmeden önce sahte kalabalıklar gördüm
Kahkaha atıyordu insanlar Leyla’nın çektiği çileye
Taşıyamadı gururum
Ayıp olmasın diye gülümserken öldüm!