Olsun
- ah o sardunyalar
nasıl da kokardı yanaklarında -
o eylem
kör kuyulara düştü
kırık dökük ışıklar kaldı kaldırımlarda
kör topal artık yürüyüşler
zulasında hüzünlü aşk öyküsü
biz
nihavent zamanın esrik hayaliyiz
alın çatımızdan vurulmuş
paslı mermilerle
bir okka bile tartmayan bedenin
iskeletlerine yapışıp rüzgara tutunduk
son yaprak misali, göçmeden eski çalı süpürgesinde
şehrin tozlarına yapışınca üstüne bir de omuzları çökerten yağmur
oluklara yaslanıp
meçhul bir anaforun dümen suyunda artık hasret
kim bilir
çok özlemişizdir belki
kavgamızın şehri sarsan hikayesini
yumup gözlerimizin perdesine düşen aksımız
akınca ağlayıp o şarkılara
kayıp gitmişizdir
bilmeden
yorgunluktur kim bilir
dilimizin kırılan ibresi
şeytanı taşlamadan göçtüğümüz bu varoşlar
ve kulakları sağır eden ıssızlık
olsun,
kuruyacak nitekim
uzuvlarımız
nemsiz bir toprağa kavuşunca
tenimizde tarifsiz acılar, vururken şahadet parmağımıza
görmeyecek artık hiçbir yüklem
göğüs çatalımıza işaretlediğimiz yıldızlarımızı
kayacağız belki oradan fasılalarla
el alem avuçlara.....
- kara kalem çalışmamdır
hüznümün ilk alfabesinde, okunaksız yazdım ise affım ola gözlerine -