Ölürüm
Belli ki noktalama kurallarına kadar ezberlemiş
su gibi akıyordu söyledikleri
Çınar yapraklarının kuruma zamanıydı
Kasım güneşi ezan okuyan hocanın sesinde yankılanıyordu
Öğle zamanıydı
Dikilmişti kapımda
senin dişi köpeğin
Sen mi tehdit ettin beni
Sen mi mafya sen mi örgütçü oldun
Köpeğin ve sen ve ustura kokulu şiirler yazan amca
ya da şu yolumun üstünde bir kenara bırakılmış romanın
götü kalkmış yazarı
beğenmedim dilinizi
daha kötüsüyle gelin
beğenirim belki...
Korku nedir
Bilinmez bir çelik pençenin varlığı
Göğsü boydan boya yarılmış bir insan
Veya korkudan ödü patlayan bir kalp
Yokuşta
Ayakların yukarıda
Başın aşağıda
uzanmış yatarken
o an usuna gelen
ve o an
o an'a kadar anımsayamadığın
velet bir şarkıyı
ağustos yapraklarının hışırtıları ortasında
aniden anımsamış olsan ne yazar
Korku nedir sevgilim
Ankara kaldırımlarında dolaşırken
Hacettepe de bir kahvaltı sabahı
Sonbahar kokan bergamot aromalı bir bardak çay
Sarı Kadı Cami' in de kılınan bir namaz
Unutulan bir dua gibi
Korku nedir sevgilim
Yaramazlığımın zirvesindeyken
Sana yeminle davacı olmaz ölümüm
Senin yolunda çok mu
Ölürüm...