Ömür Dediğin
Ey geceyi dize getiren ayaz
Yaz sonlarının sarartısındayım
Vur göğsüme hançerleyerek
Vur ki hatırımda kalsın engereksi adın
Nerede kalmıştık, yağmurlarının,
Güz de bitti hani senin hıçkırıkların
Ben, deniz derya sürüklenirken
Söyle ortası neydi sonsuzlukların
Böyle yaz gerekçem;
Bir çocuğun akşamlara bakışımıydın sen
Namlunun ucundaki ömür kadar yeniksin
Hani nerede kaldı ebem kuşağı elbisen
Karanlığı sen sürdün rüyalarıma
Ağzı bayat bir serseri tadında
Dolaştım şu âlemi
Yadsınarak söyledin araya çekilen duvarların yokluğunu
Yağmurlar ortasındaki susuzluğumu
Gör ki neyi anlatıyor gözlerim
Sana vurulmuşluğumdur
Haykıran sesim
Yaz gerekçem;
Çocukleyin kurduğum hayaller gibi yaz
Su içinde suya hasretimi yaz
Yaz ki duyulsun sesim
Çiz tam ortasına ömrün
Sorma ne olur, kimdir diye bu ağlayan resim
Devir bir engereğin tavındaki
En meşru zehridir artık
Dünü de akşam, günü de
Senden sonrakilerin çocukluğudur
Kir pas içindeki elbisen
Devran dönmeyiverir
Yediğin her lokmayı sorarlar sana
Hesap artık değil ki dört işlem
Neresindesin şimdi tutarsızlığın
Say katlettiğin ömrünün sönük ışıklarını
Geri dönüşün olmayacak
Zoraki bir kuşun gibi olduğunda zaman
Anlatamadıkların seni vuracak
Anlıyorsun şimdi değil mi?
Ömür milyon sayfalık bir kitabın
Tek tümcesi kadar da değildir
Ayrılıverir ruh ile beden
Et ve tırnak
Kemik ve ilik
Kerem ile aslı
Anlamadın mı her şeyin nedir aslı
Ey geldiğim toprak
Ömür dediğin bir sırça saraymış
Zehir dediğin ne bir yılan
Ne de baldıranmış
Şimdi döndük dolaştık geldik sana
Ömür dediğin
Soruları verilmiş bir imtihanmış!
Böyle yaz gerekçem
Sanma ki bir kuşun uçuşumuydun sen....