Onlar
Onlar ilkbaharda yeni açmış papatyalardı,
Yeşil çimenlerin üstünde, küçük ve güler yüzlü
Ortalarında Güneş gibi parlayan bir sarı
Ve lekesizdi bembeyaz yaprakları...
Yağmurlarda ıslanır, mutlu olurlardı,
Sonra güneşte kururlar, yine mutlu olurlardı.
Onlar hiç gül olmadılar gülistanlarda,
Yakalara da takılmadılar menekşeler gibi
Hiç üzülmediler, hep yerde ayak altında kalmaktan bile
Öylece yaşadılar yeşil çimenler arasında,
Gelinciklerle el ele...
Onlar, bomboş bir yolda yürüdüler hep
Ne bir çiçek, ne bir kuş sesi
Bir ellerinde sapı kopmuş, fakat kokusu çok asil bir karanfil,
Öbür ellerinde delik bir torba dolusu umut
Ve üzerlerinde hep, kapkara, uğursuz bir bulut...
O bulut hiç yol vermedi Güneşin oklarına
Ve hiç ışık vurmadı onların başlarına, aydınlanmadılar,
Hep o koyu gölgede kaldılar...
Yolun nereye varacağını bilmiyorlardı,
'Bu yol doğrudur, yürüyün' denmişti onlara, yürüyorlardı...
Arada bir ağaç altına gizlenip sarıldılar birbirlerine,
Gencecik yüreklerinde tertemiz aşklar yaşadılar
Ya da yaşadıklarını sandılar.
Sonra yine yürüdüler, çatlamış tabanlarıyla, taşlarda sekerek
Ve o delik torbadan ümitler dökerek...
Onlar, bir meydanda toplanmışlardı; karşılıklı iki gruptular.
Aslında, hepsi onlardandı, hepsi 'onlar'dı,
Birbirlerine önce yumruklarını, sonra kurşun sıkıyorlardı
Birer kitap okumuşlar, dünyayı çözdüklerini sanıyorlardı
En bilge tavırlarda aldanıyorlardı.
Bir yanda 'enternasyonal', öbür yanda 'nasyonal sosyalizm'
Ve yukarıda gizlenmiş, sinsi sinsi gülüyordu onlara
'Emperyalist kapitalizm'...
Birbirine kurşun sıkıyordu, kandırılmış ve inanmış başlar,
Oysa Atatürk Anıtını yaralıyordu attıkları taşlar...
Ellerindeki sapsız karanfillerin kokuları sökülmüştü,
Delik torbalarda hiç ümit kalmamıştı, hepsi dökülmüştü...
Onlar şimdi sararıp kurumuş papatya yaprakları,
Dökülen umutlar, yeşermemiş ve yeşermeyecek tohumlar gibi
Öksüz bırakmış kıraç toprakları...
Onlar şimdi şaşkın, onlar şimdi mutsuz, onlar şimdi pişman,
Onlar, hakkını ödeyemedikleri topraklara mahcup, onlar perişan!
Dahası, onlar yeşermek için bahar da beklemiyorlar, onlar umutsuz
O ağaç diplerinden kalmış bir hatıradır şimdi tek övünçleri
Sevgilinin kokusu kurumuş dudaklarında
Susadıkça anlarız,
Aslında, 'onlar' hepimiz
Ve biz,'onlar'ız...
Ünal Beşkese
Onlar Cumhuriyetin yılmaz devrimcileri ,onların sesi
çoğalarak yüreklerimizde
semalarda yankılanan kanat sesleriyle
güneşin çehresine süzülüp
damarlarımızdaki asil kandan
şafak türkülerimizin çehresinde açarak nazlı edalı
ölümsüzleştiler sayın hocam!
Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye!
'Aslında 'onlar' hepimiz ve biz, 'onlar' ız...'
zevkle okudum, kutlarım Ünal bey...
Saygıyla👍
Yüz yıllardır kardeşçe yaşadığımız
Halklar öyle değil mi
Emperyalist bir biçimin oyuncağı olarak Hep kullanıldılar Bizim kendi evlatlarımız gibi
Ünal bey kutlarım
Saygıyla 👍