Onların Ardından
Yol alırken düşlerim
çığlıkların ülkesine;
Tecritten gelen isyanın sesiyle
Dile geldi yüreğim.
Bu inceden gelen ses
kaçıncı ölümün habercisiydi?
Hiç acıma hissi olmayanlar dövdüler geceyi;
Kanın o kızıl rengi akıp giderken hücrelere
Tüm tutsakların dilinde
bu aynı türkü boy verdi,
Erkeklerimizin
Göz perdeleri kapanmaya yakınken
Hangi genç kızın gözleri belirdi önlerinde?
Ne zaman güzel olanı sevdiysek
O günün akşamında değiştirildi kıblemiz,
Yakıldı tutsak bedenlerimiz karanlıkla bir.
Irzına geçtiler dilimizdeki tüm sözcüklerin,
Biz bunun hesabını sormasınıda biliriz elbet
-ki mahşeri yoktur ödenecek bedellerin.
Şu gecenin pezevenk yüzlü adamları
Lağım çukurunda yüzerken
Yapıştı üzerlerine kirli kokular,
Şimdi ağlayan onlar,
Onlar ki
Çıkartıyorlar kafalarındaki tasmaları.
İki dudaklarının arasından yola çıkarken
Ölümün en iğrenç yöntemi,
Kendi dişleriyle ısırdılar birbirlerini.
Anneler doğuruyor
geceyle beraber çocuklarını,
İçlerinden biri söverken yalnızlığına
Ağzından düşürmüyor yakılan yiğidinin adını.
Emrettiler!
İStediler!
Vurdular
Başımızın üzerindeki gökyüzünü,
Öldürüldü alnının tam orta yerinden
Hayatın o en cilveli çocuğu,
Şimdilerde adını piç koydular
Babadan uzak delikanlıların,
Hangi yalnızlığa küfredile bilirki?
Ahh
Ölümün gölgesine düşenler
Uyanacaklar birgün uykularından
Soracaklar hesabını;
Yakılan bedenlerin!
Piçleştirilen yalnızlıkların!
Kıyameti yakındır
Zebani sofrasına:
düşecek ateşin..
👍güzeldi. kutlarım.