Ön/sözünde Nefes Kiri (son)
Havva'nın kokusuyla doğmuştuk oysa
Göbeğimizi bağlarken Tanrının ahdi
Kulağımıza okunmamıştı adımız
Mahrem gözlerin esaretinde
Ayaklarımız sırtımızda yürüyecektik
Sus semeresiyle.
Bulanık bir dilden boşalır gibi
Yara bere içinde geçtiğim yenilgilerden
Kendini kayırıyor günahkâr dilim
Yüreğime dokunurken ırmak boyları
Asur'un terli alnında doğan her kavim çıplaktı
Bir avuç suyla göbeği kesiliyordu şer niyetlerin
Delik deşik bir isyanın ucuz çığlıklarına
Susuyordu medeniyet
Hüküm düşerken bir dudak payı...
Kan bağımdı sus halim
Öyle ya
Hiçbir dilin ucunda yürüyemeden
Kendimden kendimi bölüyordum
Ne ettim nede kemik
Ölüme gebe
Borçluydum doğan güne
Çünkü inkârdım.
Özgürlüğün infazında hiçbir cümle adımla başlamamıştı
Âdem'den olma bebelerdik
Kadından doğma kadındık en fazla
Kimliksizdik medeniyetin alnında.
//Etini kemiğinden sıyırdığımda yaşamın
Tinim soluğunu çeker, çıplak dudaklarından kahkahaların//
Ve göğsümde cevval çığlıklar doğurur bedenim
Aşina gözbebeklerime ayrılık baharlarından
Gizlenmiş öznelerim...
Sanırım eski bir resmin ucunda
Bir damla yaş olacağım ebedi
Eksilmiş anılarla yaşayan
Suskumdan kopan her ses eskiyordu
Çocukluğum
Anılarım
Uçurtmalarım
Babamın gölgesi
Annemin kuştüyü hikâyeleri
Çoğalırken yıllar, eksiliyordu aslında iyi niyetlerim
Sadece adımın bir yüzü kalıyordu
Aynalarda bakıştığım güz yanımdan geriye
Çözümsüz düğümlerin ıstırabıyla
Hazanların üzerini mısralarla örtüp
Yakamozların nabzını tutuyorum
Yüzünü görmediğim umutların
Adını sayıkladıkça
Küsüyor dualarım kulaklarıma
Ve feryadım
Kendi kendine söylenirken
Bilemezdim gün doğarken
Çırılçıplak bir kehanetin geceden düştüğünü
Ve güneşe bir avuç ateşi hibe edip
Tenime kor giydirdiğini...
//Oysa çırılçıplak bir kurşundu yazgı
Alnın tam ortasında.//
Sonra Babil'in İbranice fısıltılarına içlenirken dizelerim
Uzuyor gölgem toprağına İbrahim'in
Fırat'ta arınıyor çığlığım
Dicle'nin serin sularında yıkanırken düşlerim
Ak duvaklı sevgiyi arıyorum
Ve görüyorum ki
Uzatmıyor merhamet aslı'ya ellerini
Çaresizliğe bulanan yüreğim
Zılgıtlanıyor bir vakit.
Ve dudaklarım detone bir hıçkırıkla ağıtlanırken
Gözlerime siyah bir entarinin yıldızsız hüznü düşüyor
Oysa nefeslenirken bile iki kişiydik
Bir ben bir de karanlık gece
Ve ikimiz de uğurladığımız yüzleri gizliyorduk...
Bir sabah esirgeme evlerinin hüzünlü penceresinden bakan
Öksüzlerin teninde buğu buğu demleniyorken anne yüreğim
Başka bir sabah iliklerimi sızlatan helinlerin ağıtlarıyla çoğalıyordum
Töre töre hıçkırıyordum dize, ölümün soğuk yüzüne
Anladım ki
Bir masal diyarından karanlık mevsimler seçmiş
Virgüller yutkunmuş
Noktalar susmuştum
En nihayet yağmurlar yıkanırken ten kırıklarım
Çırılçıplak mürekkebe şiirler fısıldamıştım
İstedim ki güneş gülsün
Umut ışık
Çocuklar anneleriyle büyüsün ve kadınlar adını bilsin.
//Anne diyen iki fidanla huzurluyken usum
Görmezlikten gelemezdi yüreğim çokların içinde
İsimsiz kadınları ve pencere diplerinde ağlayan çocukları...
Sizler diz kırdıkça şiir nüktelerine
Yeniden bir kadın suskunluğu diriliyor
Ve yeniden bir çocuğun gözyaşı seviniyordu.//
Ah... Ben çokların hikâyesine bandırdıkça mısraları
Ağlıyordum şiir şiir
Biliyordum çünkü yıllanmış kitapların önsözü nefesten kir.
Şimdi kaç vakte sığar bilmem
Susuyorum şiir...
muhteşem bi anlatım biçimiydi.
soluksuz okudum,tebriklerim şaire...👍
senin şiirlerinde, bu anaların hakkı var diyorum,analar okumalı seni,birde bu halkın kadınları,
ademden olma bebeler,kimliksiz yürekler,
bu ateş yansın her daim
kutlarım hazal
sevgiyle kal...
inciler eksilmesin sayfanızdan
kutlarım
👍👍👍👍👍👍
Şimdi kaç vakte sığar bilmem Susuyorum şiir
tebriklerimle
Muhteşemdi.
Okuduğum Hazal Karadağ şiirleri içinde belki de en'i... Gerek şiir dilindeki ağır kelimelerden arınmış akıcılığı gerek şiirin içinde çoğalan onlarca Hazal... Çok şey buldum şiirde. Çok kendisini şairin...
Her biri dizesininde apaçık şairin kendi hikayesi geçen şiir defalarca okutturur kendini.
Kutluyorum en içtenliğimle...