Öpücüğünde Bıraktığın
-I-
Takvimlerin sırasıyla koparılan her bir yaprağında,
Kendini başka biçimlerde
ifade eder ötenazi tutkusu;
Kar altında mahsur kalmış kardelenin
kısık sesli
kurtarılma operasyonunda duyulur bazen ismi;
Bazense bir duvarda birbirine kavuşmak isteyen
iki aşık pencerenin
çarpış ve çarpılışlarının
tam ortasına asar kendini.
Ama sen dudaklarıma bak en iyisi;
Öperken kızarttığın dudaklardan
şimdi
ayaklarıma dek uzanan sarılık,
ötenazi tutkusunun yeni giysisi.
Bütün bir vücut ve
Yarım yamalak organlarla sesleniyorum sana:
Ötenazi istiyorum
eğer beni tekrar öpeceğin tarih çoktan tarih olmuşsa.
Kapının eşiğinde bir çocuk gibi durup
büyümeyi bekleyen kadınını
mazur gör;
Geçmişten hiçbir şey getiremedim sana;
Ne güz sıkıntısı
Ne parçalı bulutlar
Ne de yıldırımın vurduğu ağaçlar.
Mazur gör beni;
Hiçbir şey getiremedim sana bir önceki duraktan;
Bir torbalık özlemim var en fazla,
Belki yeniden doğacak aşkımıza yetecek kadar.
-II-
Dudaklara gereksinimin yok beni tekrar öpmen için;
Geçen bütün bir zamanı;
Şimdi sadece bakışlarımızla anımsıyor olabildiğimiz gibi;
Dokunmak için ihtiyacımız yok
avuçlara.
İstersen,
kirpiklerini
çekmecendeki kırık kalemlerinin yanına
bırak usulca.
Ya da yıkayıp tüm renklerini yağmur sularında,
Siyah-beyaz gel bana.
Bir kusur değildir çocuksuz evler,
Yıldızsız gökler ve Tanrı'sız insanlar.
Bir kusur değildir sevişmek için
ihtiyaç duymadığımız vücutlar.
Ama öylesine esir gözlerin var ki şimdi
yaşanılan tüm düş kırıklıklarına,
Kapının eşiğinden bir topuk sesi öteye gelsem,
Labirent olacak
Çıkışında süngü gibi asılı aşk;
Labirent olacak
Girişinde çoktan kaybolduğumuz dünya.
-III-
Her geçen saat yelkovanın akrebe ihanetidir ya;
Ben düpedüz bu ihanetle
Eskize dönüşeceğini sanırdım tüm güzel anıların.
Elbet bir zaman,
Suratın uzanacaktı yanında deniz atıklarının.
Bir umuttu unutmak seni,
ama
umut ettikçe tükettim ben
içimi bıçak gibi kesen unutmaları.
Güzel bir şairdin oysa ki sen;
Hani yaz gecelerini ılıştırması için kurbağalara tatlı arya besteleri
yazan;
Hani sigarası bitince parmaklarını ateş böceğinin
soluğuyla yakan.
Ve ben rastladığım ilk cümlende
sana aşıktım.
Şimdi ise aşktan söz edenin mızıkçı sayıldığı
bir oyun mu bu aramızdaki?
Aşktan söz edenin aforoz edileceği
yeni bir din mi bu ülkemizdeki?
İlle de döneceksen sırtını bana; hiç olmadı
dönencelerde bile yaşarım seninle.
Ama sen yine de bak bana;
Bakmak için gözlere gerek olmasa da;
Kabul ediyorum;
Yaşayabilmek için
ihtiyacım var senin aşkına.
gerçekten çok başarılı büyük keyifle okudum :)
İyi bir kalemle tanıştım,ardı sıra pekiştireceğim tümceler bırakan,duyguları üstsüz bırakmayan nitelikli bir kalem.. Duyguyu zerk edebilen yetenekli bir şiirdi. Tebrik ve teşekkürler şaire,mükellef paylaşımdan sebep.
Ötenazi.. Aşk sayhasına tutulmuş bir bedenin kündesidir bu.Terim olarak değil ruhun tefhimi apaçık..Bu sebepten iyimserliği,tatlı dili sırtlanması.Bu sebepten içten bir sesleniş edasına bürünmesi.. Karmak hayata özgü değil ki,bir insan bir insanla,bir lisan pekâla başka bir lisanla karılabilir hemde insan elinden..Ruhtan,duygu sebilinden damıtılan bir tek katre dahi ilişebiliyorsa başka bir tine,yansıyorsa başka bir çift gözde,kim diyebilir ki karmak hayata özgü,insana külfet,insana üssü..
inanılmaz tutkulu bir aşk irdelenişi berrak kaleminizden akmış bir inci gibi kutlarım saygılar
Seviyorum sayfanda şiir okumayı.
Var ol Hande.. / Sağ ol...