Öpüyorum Davam Seni
Gökyüzüne her baktığında anımsanan gerçeğin mavi soluğunda tutulur gözlerin, biliyorum Boşluğun acımasız derinliğine daldıkça ruhun kayıplara gömülür, görüyorum Eylül'ün dökülen saçlarından öpüyorum
davam seni
Kırık aynalarından sızan kan, parmaklarına ulaşıyor Kendine söz vermenin riyakârlığı karşında duruyor öylece
Başaramadığından değil bütün bunlar, başaramamayı öğrenemediğinden Gerçeğiyle hiçbir zaman uzlaşmayacak olan beklentilerinden öpüyorum
davam seni.
Özlemek kavuşmanın gizli öznesidir.
Kimi zaman hiç öznesiz acılara sığınmak gerekse bile bir gün kavuşacak olmanın düşsel halidir, umut.
Umudun kızıllığından öpüyorum
davam seni
Beyaz mıdır, ölümlere kucak açan yoksa gücenen açlığında ölüm müdür yokluğa sofra kuran? Direnen, baş kaldıran ve yaşayan yüzlerin hürmetine öpüyorum
davam seni
Buğdayın sırrı karnındadır.Ekmeğin sırrı ise taş altında , ateş içinde..
Ezildin ve yandın. Elden ele yoğruldun, avuçlarında nasır sakladın Emeğinden öpüyorum
davam seni
Ne badireler atlattık biz seninle, bunu da atlatırız. Sularından koşarız boşluklarına tekrar ve tekrar tükürürüz yokuş diplerinden yükseklere
Dağları dağ yapan ovalardır en nihayetinde
Toprak alçaldıkça deniz yükselir
Azminden öpüyorum
davam seni...
Not: Bu şiir yorgunluğun düz yazısında aynı babam gibi uyumaktadır.