Orman
Meşelerin, çamların nefesini doyurmayan
şu sinsi ateş kıvılcımları
ne kadar sağır ve gaddar!
Sofya'dan seslenen Nazım'ın
ıhlamur kokardı doğduğu şehri...
Kavak ağacının acısı düşer mi
Metin Altıok'un peşine...
küçücük ötücü kuşlar
nasıl şarkı söyleyebilir
kıvır kıvır ağaç dalları olmasa!
Otlar, kuşlar, beyaz bulutlar
çınar altında otururdu Turgut Uyar...
Yıldızlar, mehtap ve boğaz
çamlar altında
gelip geçmiş Özdemir Asaf...
yüreği yufka bir kelebek
nasıl yarasını sarabilir
oynarken dizini inciten çocuğu
günbatımını örten yeşil dallar olmasa!
Meşeyi bulutlara kanat çırparken seyret
ormanla
sarmaş dolaş olurdu Oktay Rıfat...
sene bilmem ne mevsim sonbahar
Bedri Rahmi zeytin ağacı, arkasında yâr!
Serinliğinde ne varsa ormanın
işte ben ona yandım
yavru kuşun ilk uçuş denemesinde
yana yana
kıvılcımlar indi kanadına
kül olur kimse bakmaz
ağacın karanlık yüzüne,
fotosentez, oksijenli soluma
kimin umrunda
sanayi zırhını kuşanmış homo/sapiens
işleri tıkırında!
Oysa insanlar eşittir cehennem ateşinde
Ormandaki ateş tuhaf değildir de ne?
Tanrım
tavşanları ve yağmuru koru!
sudur ateşin efendisi ve kana kana i. İçelim ormanları