Öylesine Bir Terkediliş Öyküsü
-ceviz ağacının köşesinden doğan yeni gün
yine söğüt dalından bızbıldık yap bana
öttüreyim neşeyle koşarken papatya tarlalarında
güneş geçmesin diye başıma da eğrelti otundan şapka
gelincik tarlasında bırakıp ayakkabımın tekini
kayaların üstündeki köpük köpük dalgaların döngüsünü ekle ömrüme
hep gülerim o zaman böyle katılarak
akmasın diye göz yaşları çeneme
çocukluğum
süzüldü sulardan geri ruhuma
-ben karanlıkları hiç sevmedim hasret
hep kör kuyulardan aydınlığı gözledim
sadece ölünesi o göz bebeklerin
kızgınlıktan devleştiklerinde
onları
çok ama çok sevdim
ne olurdu
ruhum bedenimden firak ettirmeseydi böylesine
acıtarak
umurumda olmazdı o zaman
_kıyıdan uzamış kara
ardımda kalmış boz bulanık anılar
gün boyu artık el mi sallar
ufukta mor dumanlar
kızıl semalar
şimdi
ışıklar kırılıyor gözümde perde perde
sulara bakarken hep yine seni düşündüm
yine böyle olmuştum gittiğinde
işte öylesine bir terkediliş öyküsüydü
herkesin yaşadığı kadar basit
sıradan
bir kazaydı o zaman
koymamıştı acısı böyle yüreğime
sen bu koydan açılana dek
-kahrolası firak
unuttun mu kavlimiz vardı
kim önden giderse rüzgârlara kapılıp
hani bir yağmur mevsimi kadar sonra dönecekti
kuklacı bulutlarla
en çok üç yağmur vakti kadar sürecekti
ayrılık
ardından uzayan rengarenk bir gökkuşağı bırakıp
onu
bahar yağmurlarında geri göndersene
-anlat bana ey kam
sır mıdır bu gördüğüm demler...
Hüzünlü bir ayrılık öyküsü. Kutlarım içtenlikle Enver bey güzel şiir...😅