Oysa
tanrı çizgileri
verev ve derin yüzüne kırık fay misali doğuran sancıyı
acı, kambur boyunda sırtlanıp giderken dudaklarında sinsi gülümsemeler
yalancıydın
gözlerimden çalarken başka bir aşkın suretini
sanma ki çocuktum, ilk masalda uyuyan
gözlerimi kapadım yalnızca
diz boyu maun beşikte
sallanırken duyuyordum ellerinin sesini
korkaktım evet
merhamet kırıkları toplarken ve paylaşırken güvercinle
avuçlarımda suluk
seni içiyordum
ihrama sarılmaz biliyorum ayrılıklar
kahpedir hep vedalar,
kürek kemiklerinden vurulursun
dönmeye gör sırtını o kancık mermilere
it mağaralarında öldürürler hayali
ve kefensiz
gömülürken bir öğle arası
ölünün önünden geçersin, katilini ararsın katilinle
oysa
ne masumdur onlar
yıkayınca barut kokularını dudaklarından
yine öpüşürler, mavi bir zıbın giyinip sütten yeni kesilmiş bebe misali...