Özledim / Özleştim
Özledim...
Öyle bir özledim ki kokunu sesini
Dokunuşundaki sıcaklığı öpüşündeki masumiyeti
Bedenimin her hücresinde sızlanışlar belirir
Duygularımın çınar benzeri salıverilen köklerinde
Zihnimden kalbime, kalbimden ruhuma
Ruhumdan da tüm yaradılış varlığıma
Özlem kaplıyor her yerimi
Sensizliğin anlam bulutu saklı sözlüğünde
Özümü kaybetmiş gibi
Çölde gezinen Leylasını arayan Mecnun gibi
Özledim ben seni
Senin varlığına arayışta buluyorum kendimi
Varlığımın derinliğinde saklı kalan sırlar denizinde
Geziniyorum sensizliğin sularında bir toprak zerresi gibi
Belki hırçın bir dalga arasında
Belki durgun bir denizin çakıllarla kaplı yosunlarında
Bekliyorum öylece sessizce belki de figanca
Peki neydi özlemek
Yahut manasında neler saklıydı kelimenin
Her harfine özenle neler işlenmişti
Diye sorarken benliğimin kadim bilgisine
Buldum kendimi tarihin tozlar kaplı raflarında
Karıştırınca sayfalar dolusu anı kitaplarını
Özden gelen veya öğ hecesinden öks hecesine kadar
Derin manaları kendinde barındıran
Kadim bir anlam saklı olduğunu gördüm
Seni her özleyişimin ardında ve bağrında
Bir adım daha yaklaştım yüreğimden dilime
Dilimden de arzın taşlarına değen her harfin
Bir duygu ruhu taşıdığını gördüm yanık sayfalar arasında
O an anladım ben
Kelimenin tam anlamıyla taşıdığı benliğini
Akıl demekti kimi açıklamalarda
Yahut hasret demekti benliğin manasında
Kimi sözlükte anne anlamındaydı
Kimi satırda kişinin can ateşi olan ruhu demekti
Bazı sayfalarda ise rehber olan bir elçi
Öyle ki çoğu yazıda ise arzu, intizar, bilgi...
Anladım ki ben her özledim deyişimde
Annesine muhtaç bir çocuk edasında bekliyordum geleni
Tanrıya ulaştıran peygamberi bekleyen kavimler gibiydim
Belki bir kitap belki bir sayfa arıyordum
Cennetime ulaşabilmek adına bir elçiyi bekleyen
Yaradılış esnasında toprağa çalınan
Su ile can ateşinde ki ruh gibiydim beklerken
Duyguların karmaşasında her cümlemin arzusu
Her kelimemin intizarı idin benliğimin kör ücrasında
Özledim dedim canımdan can olan
Varlığımda saklı duran kadim varlığa
Sayfalar dolusu bilgiye aç bir bilgindim ben
Sensizliğin yokluğu sırasında
Helak edilmiş kavimlerin inananları gibi
Umudu yüreğimde barındırıyordum
Bekleyişlerin huzur durağında
Ben sana muhtaç iken hep kendimi aradım aslında
Kendimi bulmak istedim senin yokluğunda
Zira sensizlik demek benliğimden ayrı düşmekti
Özümden kopup leş olduğumu bilmekti
Ölü bir bedenin amaçsız ölümü gibiydi
Özden kopup leş kokusunda bulmaktı kendimi
Ben sende her daim kendimi aradım
Meğerse kendime hasret idim
Şimdi anladım ve şimdi özledim seni
Daha da bildim seni özlemenin bendeki varlığını
Şimdi gördüm özlemenin tarihteki kadim bilgisini