Ozon Deliğine Düğümler Yapalım
Anneannemin tel dolabı vardı,
Teyzelerimin de ben çocukken.
İçine koyarlardı günlük yemeklerini.
Günlük pişerdi hep.
Koca bir pazar alışverişi yoktu.
Mevsimlerindeydi meyveler, sebzeler.
Tazeydi hep.
Yoktu bir zamanlar evlerde buzdolabı.
Otellere gittiğimde,
Tavanda büyük pervaneler dönerdi,
Evlerde vantilatör.
Yoktu klimalar.
Tutuşursa araba; söndürmeye,
İki teneke kum taşırlardı bagajlarında.
Yoktu yangın söndürücü tüpler.
İtfaiyeciler;
Yangınları suyla ya da kumla söndürürlerdi.
Yoktu köpükler.
Çok eskilerde at arabaları vardı.
İki tekerlekli, dört tekerlekli
Bisiklet sürenler vardı.
Yoktu arabalardan çıkan egzos.
Duvarlar taştan, tahtadan, kiremitten yapılırdı.
Yoktu straforlu, köpüklü duvarlar.
Endüstriyel atıklar, yoktu bu kadar.
Kuaförlerde bigudi vardı.
Günlüktü bakımlar,
Yoktu saç spreyleri,
Köpüklü jöleler...
Günlük yıkanmalar, doğal sabunlar,
Kolonyalar vardı.
Kol altı spreyleri yoktu.
Kloroflorokarbon,
Bu kadar hayatımızın içinde değildi...
Vardı kanser, vardı deri hastalıkları, vardı katarak.
Bu kadar yaygın değildi.
Deldik ozonu oyduk iyice,
Kazıyalım dibini.
Genetik bozulmaya giderken,
Bağışıklık sistemi parçalanırken,
Mor ötesi ışınlar, her renkten auramızı
Yok ederken.
Hepsinden vazgeçsek;
2075 yılında ancak 1980 öncesi
Olacaksa gökyüzü...
Niye bekleriz hala.
1987 de yasaklanmışken
Kloroflorokarbon; üretimde,
Hala niye evimizin içinde?
Niye bu kadar bizle?
Küresel ısınmadan kaçmak için
Yapay soğutmayı; sorgula.
Salma sülfatı üst atmosfere rastgele.
Düğümler yapalım başka çözümlere.
UV, radyasyon ve kloroflorokarbon
Hayatımızın niye bu kadar vazgeçilmezi?
Denize girmek, doğada yürümek,
Hesap yapmaya dönüştüyse.
Güneş; vitaminken, şimdi ölümse!
Nasıl bir karanlıktır bu,
Aydınlık gibi görünen,
Nasıl.
Çözüm bulmak;
Yine bizim elimizdeyken.
Neden yapmayalım, neden?
Tutalım bir ucundan,
Düğümleyelim tuttuklarımızı.
Düğümlü iplerimizi, sarıp sarmalayalım.
Sarıp sarmaladığımız yumaklarla;
Kapatalım açılan deliği.
Ozon deliğini,
Kapatalım hep beraber.
Düğümlerimizle,
Kapatalım.
18 Temmuz 2009
Gülten Ağrıtmış
Genetik bozulmaya giderken, Bağışıklık sistemi parçalanırken, Mor ötesi ışınlar, her renkten auramızı Yok ederken. Hepsinden vazgeçsek; 2075 yılında ancak 1980 öncesi Olacaksa gökyüzü... Niye bekleriz hala.
Çevreci duyarlılığınıza yürekten tebrikler yavaş yavaş sona doğru giderken niye farkına varmayız anlayamıyorum bende tepkimi dile getirmiştim natural adlı şiirimde ne kadar etkisi olacaksa duyarsızlaşmış topluma yinede pes etmemek gerek tekrar kutlarım...