Pamuk İpliği
Hiçbir şeyin umursamazlığıdır benimkisi
gözlerimin donuk buğusu
kulaklarımın vurdum duymazlığı
sağırca.
Acılar denizi katranlaşıyor gün geçtikçe
olsun,varsın öyle olsun
aldırış etmeden katran içinde
çekerim nikotini içime
içerim votkayı son yudumunla
yarasın dercesine
yanarcasına
ateş içinde.
Kim var ki anadan,babadan,kardeşten gayri
ikisi yaşlı biri delikanlı üç insan
bir de yarım yamalak
kör topal sevdiğim yarim
etti dört.
Kim var başka dost bildik,
çıksın ortaya varsa !
Ayağa kalkar geceler çullanır üstüme
leş yiyen bir akbaba
bir kere motor durmaya görsün
ölümdür bunun adı.
Kendi ellerim,kendi beynim,kendi irademle
teslim ettiğim ciğerim
ölümün pençesinde.
Vatan,millet,namus,şeref diye diye
bekçi diktiler memlekete
şafak sayıyordur şimdi kimbilir
bitecek
bitecek bir gün diye.
Halbuki gökyüzü yoktur bizim üzerimizde
cehennem zebanilerinin gölgesinden
nasılsa mantarların pisliği
güzel ellerinin tırnakları içinde
işte öyle
bir pislik içinde
bir boşluk içinde bir doluluk ki
ölümü beklemede gözbebekleri
deli mi deli
her şeye isyan benim hakkımdır
bu nedenle ateş tutar ellerim
ve bu yüzden çelikleşir yüreğim
bükülmez
eğilmez merde dahi şu başım
değersiz gövdeden ayrılana dek.
Aşağıda kurtlar -çakallar dolanmada
yukarıda leş yiyen bir akbaba
ortada nefis bir ceylan
pamuk ipliğinle darağacında !
Öyle kolay değil yarınlara küsmek
ve doğacak güneşe göz yummak
bilirim akıncıları ve güneşin zaptını
bilirim aziz şairim
güneşin zaptı her şeye rağmen yakın !
Annem
babam
kardeşim
ve bir de sen
Sen ki Sen gibi coşkun
ve ben
pamuk ipliğinle bağlanmışım
bağlanmışım anasını satayım
şu lanet dünyaya
baş aşağı kelepçelendikten sonra ellerim
bacaklarımdan da.
Gel desen gelemem
davette edemem
git desen gidemem
işte öyle bir şey
gerisini var sen düşün...
20 Ağustos 1994
Yüreğinize sağlık...