Penceresi Yok Unutulmuşluğumun
Olur da bir gün
omuzumda uyursun umuduyla,
ben hep
iki kişilik biletler alırdım
tüm yolculuklarda.
Hani dünya
üç günlük diyorlardı ya her defasında,
işte sen beni
üçüncü günün sonunda anladın hep Sofia...
Penceresi yoktu unutulmuşluğumun,
içim
dışımdan da hüzündü dökülüyordum.
Bu kaçıncı uğurlayışımdı
kırgın mevsimleri içimden
inatla
senden habersiz
yetim düşler büyütüyordum…
Dikiş tutmuyordu yaralarım yokluğuna,
ne vakit kapansa gözlerim
kıyılarımdan vurulurdu göçüm
nicedir
öpmüyordun uzaklara dalışımdan
kayıptı gökkuşağında renkleri
seni sevmişliğimin.
Sevdiğim türkülere sağırken kulaklarım
suya girmeyince
hiç boğulmam sanıyordum.
Çaresizliğin hangi diliyse bu
gitmeyi kafasına koyan
kalmaya niyet etmez bilirim.
Elveda adlı bir kurşun var bakışlarında
kemiksiz diline yapışmış hissiz cümleler
sen en iyisi
barış aynada gördüğünle
yeni ağaçlar çiz gözlerinin kuşlarına
yüzüne açılmayan
tüm kapıları duvar say
çünkü yüreğin en hüzünlü ülke...
Alış kendine
uçurum kenarlarını mesken edinmeyi.
iç sesini aç yalnızlığının
toyu değilsin artık
terk edişlerin vakitsizliğine
bu kaçıncı
kendini alfabeden aşağıya atışının
bırak da
notalar ezberlensin kirpiklerinden
dudağının kıvrımlarında biriksin suskular
sesin
kendini ihbar etsin
dönüş biletsiz yolculuklarda...
İçinden geç
bir gece yarısı şiirsel kentlerin
yasla başını
acımsı türküler eşliğinde puslu camlara
nasılsa molalarda
irkileceksin
soğuk suyu yüzüne çarpınca.
Bir bardak
çay yudumla genzine yabancı.
toparla
ağzına gelen bütün kırılgan sözcükleri.
‘’gitmediğin yol senin değildir’’ diyen şaire aldırma.
hıçkırıklarını as
parça parça
tüm incinmiş ağaç dallarına.
Nasılsa
insan
kendi hikayesinde bulur kendini
eninde sonunda!
Kutlarım güne değen şiir ve şairini, saygımla...
Gizinde sarı sarı haykırırken şiir içe dönüklüğün efsanesinde fısıldadı kelimeler.Tebrik ederim
yeni ağaçlar çiz gözlerinin kuşlarına. Güzel, anlamlı bir şiir okudum Mustafa Hocam. Kalemin daima yazsın.