Petra
Petra' da adımlarımı kolluyordu üç beş deve
Derin derin soluyordum taşları
Bin yıllık adımlardı attığım
Ayak izlerimde saklıydı
terli bir ulağın son nefesi
Ulak demişken
Petra' nın duvarlarına çarpıp
kulağıma indiğinde yüreğinin sesi
Bir ok gıcırtısı sanmıştım
Pusuladan taşan yankıyı
Acı bir çöl kahvesi çekti canım
Yanmanın diğer adıydı tiryakilik
harfler buhar olup uçmadan
tütün niyetine adını sardım zihnime
Seni eninde sonunda bulacaktım Petra
Tek korkum
Beni benden önce bulmandı
Aramaya alışmış yüreğim
Bulmalara alışık değildi Petra' m
Hem bulunca bütün gizemler çözülmüş olacaktı
Daha taşlarda saklı şifreler vardı geçmiş hayatlardan
Daha acılar vardı hiç anlatılmayan
Mağaralarımı yokluyordu hiç bilmediğim adamlar
İçimde ağlıyordu kadınlar
Petra
anlıyor ama anlatamıyordum
Şiirleri aşıyordu kan dolu partiler
Nasıl dile gelecekti ölüm kokan harfler
Hacer-ü'l Esvet diyeceklerdi sana Petra' m
bütün cürümler adına
Bense
Bir şehir dolusu yalnızlık
Günah
Zulüm
diyecektim rengine
Belki sormak bile istemeyecektim
Çünkü henüz hazır değildim
fail-i meçhul hesaplaşmalara
Bir ömrün günahını
Bir taşın üstüne atmaya
Hazır değildim
Petra' m
Güzel bir şiir okudum emeğinize yüreğinize sağlık
Kutlarım, çok güzel bir şiir.
Geceye yine ne güzel bir şiir doğmuş, çok severek okuyorum iki gündür. Günün şiirini kutluyorum.
Şule; Şiir yolundaki çalışmalarını,edebiyata olan sevgini takip ediyorum ilgi ile
Kutlarım
Sevgiyle kal🌺
Muhteşem bir şiir Şule Hanım, Petra ne kadar isyansa, Hacer-ül Esved o kadar biattır.