Rapunzelin Saçları
içimde bir dünya büyüyordu
ve kimse görmüyordu bunu nasıl olurda
bütün şehirlerin yollarını ben aynı geçiyordum
çünkü hepsini biliyordum onların
sonsuz bir zamandan önce
yürüyorken de aynı zamanda
şeritler halinde geçen bir takım kimseler beliriyordu yol ortalarında
kimselere gücenecek kadar büyümemiştim
ve bilmiyordum henüz kimselerin kimler olduğunu
birisinin mealimi yazmasını bekliyordum sanki
anlayacağım bir dile
bilmiyordum çünkü ben kimdim
ve nedir şu benim bilinmezliğim
yani nedir bu benim bilinmezliğim!
gözlerimle dünyaya bakıyorum
ben işte hep bu gözlerle dünyaya bakıyorum
ve onları ben hiç görmüyorum
yani geçiyorum usul usul dalgınlığımızdan
evet evet, dalgınlığımızdan!
ben bir gece rapunzelin bütün saçlarını duvarlarda buluyorum
sonra diyorum ki , saat kaç olmuş?
yani nasıl tüketmişiz şu geçkin yüzü rapunzel
ellerimizle mi beslemişiz üstelikte yılanı
keselim !
zincirleriyle mutlu insanlar
ve kafesten ne güzel dünyalarımız var
uyanırsak seviyorken henüz uykuların tadını
fakat bizler nasıl da kolay ölemeyiz neslihan.
neslihan bir rapunzelin dut yemiş halleridir
ölüm bir de yaşamak ve ikisi de hep birdir
bugün bütün fasülyelerin bayramlarını tek tek kutlamalı
biliyorum
yaşamak adına en fiyakalısından kahrolmalı
karanlıkları
sevmeli çayı
iyiliği ve yalnızlığı.
bunun neresinde bir kıyamet yoktur
her ne yöne baksan beni görürsün
istanbul bu şiirin dahi konusu olmalıdır
derken bir başkent zorbalığıyla bastırılır umudum
ve bilmediğim bir anda
yani sonsuzken sonsuz anda
kapanan ve kapatılan göz kapaklarının
görünmeyen rengarenk halkalarında
isyan koparılır ve bastırılır bütün bunlar
yaşamak adına.
azraili tanıyan herkese
dostlarım diye hitaplaşır bir şair
bir şair ki
bilir bilinmezliğini
kendi kendine tükenir.
uyan rapunzel ! saçlarını kesmişler !