Revnak Hanım
Sarmış şalını omzuna Revnak hanım
Karşısında
Anı solgunluğunda bir cam
Oturuyor gönlünün sundurmasında
Güneşi saklamışlar bulutta
Mevsim kış
Manzara yorgun aynılığı ağırlamaktan
Hanımeli,ortanca ,sır saklayan papatya
Ne çok severdi ilkyazı Revnak hanım oysa
Sayrılara ödenen bedeli gösterir takvim
Acıtır giden her zaman
Yüzünde sessizliğin kadim gölgesi
Bir aşktı unutulmuşluğunda ağlayan
Demlendi gözlerinin gümüş çaydanlığında
Kaybolan
Ne çay içesi var şimdi Revnak hanımın
Ne gidesi dünyadan
Kızdı kısacık bir an "Dönülmez akşamın ufku"na keder katan sese
Nasıl da körpeydi hiç yaşlanmadan
Doğurgandır kentin sesi
Umut getirir,kelebek ile serçeyi,kavga gürültünün şenliğini
Baharda cümbüşten olur mevsimin elbisesi
Eteğinde genç aşıklar
Taşır" yarin dudağından gayrısına yokum" fısıltılarını rüzgar
Tepeden tırnağa yaşamdı musallat
Nereye gitmişti duymak
Düşman kesildi Revnak hanıma aklı
Göçtü bir sabah gönlünün sundurmasından
Aşkolsun sana İlhan Şelçuk
Yaş alırken yaşlanmaz mı adam
Üşüyorum
Benim mi bu el
Bu eylemsiz beden
Bulanık düşlere ne vakit mesken oldu hafıza
Donuyorum kendi soğuğumdan
Bir deniz olmalı mavi,bir liman olmalı neşeli
Ve yola çıkmaya hazır
Haylaz bir zaman
Orta şekerli kahvenin kırk yıllık hatırından
Haber salıyorum sana hayat
Isıt elimi gülüş sıcağında
Biraz daha
Bir dem daha...