Rızk-ı Hüzün
Siz hiç kalbinizi ağlarken seyrettiniz mi
Nasıl keser nefesinizi
Nasıl yakar içinizi
Nasıl sızlar burnunuzun direği hissetiniz mi
Neye yanacağınızı bilemezsiniz
Ne siz eski sizsinizdir
Ne dünya eski dünya
Nede hevesleriniz sarmıştır çevrenizi
Hayaller mezarlığıdır
Hem içiniz
Hem dışınız
Bir tarafınızda kalbiniz sekeratta iken
Bir tarafınızda varlığınız er kişi niyetine musallada
Umut yara almış
Kan kaybından gözlerin feri sönmektedir
Kum bi iznllah desede ruhunuza lisanınız
Ne siz Abdülkadir Geylanisinizdir
Nede kelâmınız iki alemde geçerli ve kutsi
Sûküt etseniz olmaz
Dile getirseniz olmaz
Her ikiside iki yanı keskin bıçak
Nereye dönse yaralayacak
Bir kere doğduğunuz gün başlamış herhangi biriliğiniz
Kader hükmünü vermiş
Rızkı hüzün demiş
Ne zaman yaklaşsa mutluluk
Elinzin tersiyle itmişsiniz
Öyle işte
Hayatta ki rolünüz
Kimsesizlik
Hayat ki rolünüz
Yetimlik
Acı
Ve
Gözyaşı olmuş
Zahirde tebessüm
Batında hüzün aleminize sirayet etmiş
İstesenizde değiştiremezsiniz
Velhâsıl-ı kelâm;
Ne demişti asrın Bedisi
" Halbuki şemsin tulû’ ve gurubu muayyen ve mukadder olduğu gibi, insanın da bu dünyada tulû’ ve gurubu ve sair mukadderatı, kalem-i kader ile cebhesinde yazılıdır. İsterse başını taşa vursun ki, o yazıları silsin; fakat başı kırılır, yazılara bir şey olmaz hâ!
Ve illâ muhakkak bilsin ki: Semavat ve Arz’ın haricine kaçıp kurtulamayan insan, Hâlık-ı Külli Şey’in rububiyetine muhabbetle rıza-dâde olmalıdır."
Liyakat -