Rüya
'' O adam tek başına yürüyor
bundandır belki zaman acıyor şakaklarında
yolda bırakıp çekilenler
ha birde dostluktan söz edenler
kendilerini sorgulasınlar ''
Ama adam çoktan yol almıştı
kadın hep izledi sustu, içine attı, hep uzaktan baktı
oysa
o kadar çok şey vardı ki konuşamadıkları
kaç kez çaresizliğin hıçkırıklarını duydular
yürüdükçe hayat, üstüne üstüne
İkisininde isteği
temiz bir sevgiydi
saflıktı
sadece bıraktığı yerde bulmaktı
birbirlerini
Bazen öfkeyle söylenen sözler vardı
sevmediğinden değildi elbet
yinede
sert çıkışları vardı kadının
hatta bir keresinde neler demişti de
adam yutmuştu tüm sözleri
çekmişti sineye
Günler geceleri kovalıyor
yalnızlıklarıyla baş başa kalıyorlardı
derinleşiyordu sevgileri çoğaldıkça sessizlik
çırpınıyordu yürekleri
ya benden vazgeçerse korkusu sarıyordu
bu defa pişmanlık, öfke, hırçınlaşıyordu kadın
adamsa suskulara boğarak kendini,
hissettirmeden acısını kaçıyordu kadından
Ben şimdi sustumsa
haksız yere susmadım
dedi adam, kırk yerinden kırılarak
ben sana yürürüm gecenin en sakin anında
el ayak çekilince
şiir olur akarım üstüne
bir nisan yağmuru gibi
sen susma sevdiğim,
dedi kadın, g/özleri ağlarcasına
Ben neyim?
bağrı yanık bir muamma
aşık mıyım?
deli miyim?
belli olmayan
peki ya sen nesin?
katılaşmış yüreğinle
kötü kadın rolündeki sevgili
sevgiden uzak bir taş kalpli
Kadın pişmandı
sevdiğini, sevdiği kadar çok incitmişti
paramparça olduğu yüreğinde
kendi parçalarını görünce
aklı başına geldi oda sustu, düşündü çokça
zaman geçtikçe saatler onsuzluğu vurunca
yüreği sızladı
kaderiydi, geç kalmıştı
yalvardı yakardı olmadı
sevdiğini bıraktığı yerde bulamadı
kahretti, son pişmanlığın fayda etmediğini
bir kez daha anladı...
İkisininde yürekleri yangın yeriydi
birbirlerine sarılmamak için zor duruyorlardı
ama akıllarında kalan pervasızca davranışlar
acıtarak söylenen sözler,
cirit atarken bu nasıl mümkün olabilirdi
sarsılmıştı adamın güveni en derinden
kadın ise güvensizliği benim yüzümden diyor
acıyan yüreğinin kelimelerini dile getiriyordu
engeller böylece çoğalıyordu
isteseler de birleşemiyorlardı
harfler titriyordu dudaklarında
ve susmaya mahkum ediyorlardı kendilerini
İşte böyle,
hayat bazen farenin kediyi yiyebilmesi kadar zordur...
Ağlamak isteyipte akmayınca gözden yaşlar,
oturup sessizce isyan eder tüm arzular...
Gecenin bilmiyorum hangi vaktiydi
gölgen mor bir renge bürünmüş geçiyordu üstümden
birde elinde tabanca vardı
dayamıştın şakağıma
beni iyi hatırla bu adı hiç unutma
yoksa
yaşamadığın aşkı kurşun diye
sıkarım kafana
Her ne kadar hoşlanmasam da
bir silahın duruşunu kafamda
kurşun gibi aklıma gelişini sevdim
rüyada olsan da...
Sonramı, sonrası
uyandı uykularım uykusundan
neyse kötü oluyorum
rüyaydı hepsi
tekrar yaşıyorum...
20 Kasım 2013
Hüzün sarmış aşkı ucundan bucağından öyle algılanıyor...👍
Tebrikler Enes içtenlikle...