Rüzgâr
Şairler neden maviyi sever orman soluğunda..
Ey sığ suların karçiçeği
Suskun ırmağın kıyısında Işıyan karanlık mıdır
Uyuduğum gece..
Neden çocuğum üşüyorsun
Yağmurun ve rüzgârın çeşmeleştiği
Sevda sokağında..
Ahh
Dalından uçan söz dudağıma sesini bırakmasaydı
Gözlerine bakıp dalmazdım şu denizin
Kırmızı alev gibi..
Kasım yarısı baharlarla kaç başak uzandı göğe
Uçurum köklerinde yangın ürpertisi ruhum
Ahh çocuğum o güneş helal
Çenesini yasladığı omuza..
Ben ,
Tormurcuk başlı sevinçlerin meçhul kelebeği
Bir düş çehresi içimin şehri
Hiç durmadan geçip giden günlere
His ve görüntü arasındaki terazi
Kelimelerimi iteliyor bana doğru
Sonra bir ses
Bir ses daha
Siz duydunuz mu
Bakışlarıma ağır dokunuşlu bulut
Zedeleğinde aklımı
Güzelliğimi soluyor dilimin türküsü
Yanyana bir karenin sıra yollu ipinde
Halsizim..
Yüreğimdeki duruşta yok kızgınlığım
Kendimden sordum yanan mumu
Herkesten ziyade..
Önce yanmak gerekiyordu değil mi
Aynı sıraların ikindi bahçesinde
Büyürken ellerimiz.
Elmaları boyanan çocuklar gibiydik
Aman vermezdik duvar dipli ayaklara
-hatırla-
Sessizce konuşurken gözlerine
Bu ara her şey soğuk davranıyor
Derince bir lâl’a kapansa Ekim
Ve rüzgâr vurmasa baharı güldalından
Neden üşüyorsun çocuğum
Alfabesini öğrenirken yaşamın
insan başından geçenlerden ders aldıkça anlamlı bir dünyayı tasvir eder çocuk bakışlara ' Önce yanmak gerekiyordu değil mi ? ' evet gerçeğin izini bulmadaki ilk başlangıç , güzel bir anlatımdı Tülay hanım kutlarım .