Rüzgardı Ömrüm
Kelamsız bırakırken yine sabahı
Küçük bir öykü yazılır yine sıra dışı hayale
Gayrı damağında kalsın tadı
Ağustos sıcağı kucağın
Bu yürüyüş
Garip renkli menzile
Artık kederinden başka kavgası yok hayatın
Her adım ıssız bir muhabbetin terkisine takılıp, düşe kalka
Kömür desenli patikalarda
Toplayıp son kuşların ölüsünü
Göme göme, mezarlar biriktirip ardında emeklemektir belki de
Takatsiz bir yolculuğun
Ziyan yolcusu
Issız ve yorgun
Hilale dönen ay'ın gölgesine
Yezidi çemberleri çizip
Sıkışmak belki de içine
Zor
Ederimden artan beni bulmak
Geçmişin sürgünlerinden çekip çıkarmak
Yokum
Yoksul sofrasında istavrit kılçığı kadar
Son güneşe asılı kaldığımdan beri ıslak bir çorap misali
O ormanda
Tutmayan hatıra çamı gibi
Göğsüme vurulacak keskin bir metal parçasının son uğultusunu bekliyorum
Siz
Avuçlarınızdaki kınayla
Coğrafyanın o dalgalı nehirlerinden çaldığınız ezgilerle
Halay çekerken kuşluğa
Ve
Üşüşürken başınıza
Pervasız düşleriniz
Rüzgârdır gelip geçen ömrüm
Lodos tadında
İçimden çiçek tozlarını çalıp süpüren...
/ başımızda pervasız düşler, amansız gülüşler aklımızda... ne güzelsiniz efendim şiiriniz ve siz...👧👧
Rüzgârdır gelip geçen ömrüm Lodos tadında İçimden çiçek tozlarını çalıp süpüren...
of be hoca;
aklımdan geçeni resmetmişsiniz satırlara,
👍
sevgiyle kalın...