Saatleri Vuslata Kurdukca Sırlara Karışıyor Aşk
Sonbaharın son demindeyim
Kazandığım ne ki, kazdığım dağ olsun
Biliyorum ki Ferhat değilim
Ne varsa geç kaldığım hepsi yolun sonunda
İnadına gülümsüyor gençliğim
Ecel, telli duvaklı gelin gibi
Elveda dedikçe yaralarıma
Yarınlarım kanıyor
Yorgunum, üstelik yolum çok
Öyle çok, öyle içten konuşuyor ki iç sesim
İyi ki kimse duymuyor
Kördüm, gördüm
Kalktı gözümdeki perde, ne masalmış ne hikâye
Eşikler yüksekmiş, ayaklarım delik deşik
Destursuz gelenler derin uykularda
Ne yoldaş, ne yol gösteren yıldız var
Yalnızım, üstelik yolum çok
Zahiren masum olsam da
Kirliyim, ruhumda ihanetin çıkmayan lekesi
Hor görmeyin, biliyorum geçtiğim yollar mamur değil
Eskimişim tenhalarım bile yanık kokuyor
Bez bebeğim bile bezmiş benden
Yanı başımda hep o simsiyah gölge
Saatleri vuslata kurdukça sırlara karışıyor aşk
Zerresi bile zehirliymiş
Açım, üstelik yolum çok
simsiyah
.. bazı yerlerinde şiir diline bazı yerlerinde hikaye diline kaymış bir anlatı. ikisi yönünden de eksik; ikisi yönünden de fazla. ama eksiği fazlası bir yana, içten bir sitem olmuş yaşanılana; kederi saklı, keyfi hasret, kendisi yasaklı bir düş... güzel düş.
hüzün sitem geçmiş ve gelecek sarmalı
özlemler ve yorgunluklar ve içsel söyleşilerimiz
güzeldi şair
tebrik ve beğenimle