Şafağın Gözleri Ürkütmeden
Sessiz sedasız gidişleri sevdim en çok,
ve ikindi vakitlerini.
Günün kızıllığı düşünce perçemlerime,
saklayabilirim diye gözyaşlarımı.
Soysuzdur bilirim gece;
örtmez üzerini günahların hatta kirlidir elleri.
Ve gebedir hüzün doğumlarına.
Yetim elleridir dokunan göğüs kafesime,
vuracak yüzüme hiçliğimi biliyorum,
şafağın buz mavisi gözleri.
Sevmem bilirsin masa üstü notlar bırakmayı,
provası olmamıştır gidişlerimin.
Bavula sığdıramadığım yorgun düşlerim vardır,
bir de çocuksu gülüşlerim,
bahçedeki ıhlamur ağacının altında,
esnemekte.
Bırak gideyim.
Ne gece ne de sabahı bekleyebilirim,
Şahdamarım k/asılıyor.
Bir köşede gülümseyen umut dolu çocukluğum,
görmemeli dar ağacında cansız bedenimi.
Sıcaklığına alışkındır tenimin.
Asıl şimdi kifayetsizdir,
kelimelerim.
Yahut bekletme sevgili.
Çekilmeden yağmur/toprak kokusu genzimden.
Aldırma.....Gözümü alamadığıma nilüferlerden,
bağlama gözlerimi.
Sür yüzüme ölümün en asil halini,
kederli ve beyaz,
kardelen gibi.
Üstelik;
beyazlık öpmeye kıyamadığım ellerinden.
Ürkütmeden şafağın buz mavisi gözleri bizi,
babamın göğsünde uyut beni.
Şimdi.
Üstelik; beyazlık öpmeye kıyamadığım ellerinden. Ürkütmeden şafağın buz mavisi gözleri bizi, babamın göğsünde uyut beni.
şimdi...........
bu kalemi seviyorum... tebriklerim çok türkan hanım👍👍👍👍