Safi Bir Esmerin Sade Uçurum Pembesi
Gecenin rengi, safi bir esmer, sade uçurum pembesi...
Avuçlarımda, Tan karası bir s/onsuzluk...
Ben; dilimin ucundakilerini yutuyorum aslında...
Nostaljik şarkılar dinleyip sızıyorum, sevdiğim o k/adına...
Her gece yüzdürüyorum sessizliğimi, saat iki sularında,
batık gemilerim var benimde zira; sessiz kalıp dokunamadığım ellerin gibi, her defasında...
Yıllanmış şaraplarla kıyısındayım zifiri bir uçurumun, sesler soğuk.
"Sar/hoş olayım" diye attım çığlıklarımı bu uçurumdan aşağı, bölük-pörçük...
Fazlasıyla "ben böyleyim" repliğiyle sessizleşiyor kelimelerim,
zira o kahve gözler takılıyor gözüme.. Şimdi sıcak ellerim...
Unutmadan...
Adı değişti gecenin sessizce...
Geceyi adına boyayıp, son kez vuracağım kendimi; loş bir siyahla...
Yalın biraz, sessizce, kalbi kırık haliyle, sonu cennet adı uçurumdan bozma ki tek hece !
Sahi tek heceden oluşması çok tuhaf hani...
Sıyrılmak lazım, önemli ayrıntılardan aslında.
Ki gecesi rengarenk bir ressamsa karşısındaki rüya; elden ne gelir ki başka ?
Nerde kalmıştım, kifayetime saklamadan önce onu, bilmiyorum.
Adını yazıyorum, geceyi çiziyor o; uçurum pembesiyle ama inanıyorum sonuna...
Adı tek hece onun,
tek bir heceyle geceye hükmeden karanlık,
esmeri gecenin, Kahvesi en güneşli günün ve avuçlarında karanlık...
Susuyorum şimdi, içmeden yalnızlığı gece gece,
uyuyup, o esmer k/adını sayıklayacağım şimdi; hece hece...