Safiye
Sessiz, renksiz ilk sinemalar hayal ederek renklendirirdik
Hatta o büyülü beyaz perdenin içindeki oyuncularının yerine koyardık kendimizi
Kimimiz Ekrem Bora olurduk, vur Ekrem Bora diyerek veya
Cüneyt Arkın olurduk Kara Murat benim diyerek.
Onlarla heyecanlanırdık, onlarla duygulanırdık
Ve onlarla hayatın ne kadar güzel olduğunu anlardık
Sana bu şiirimi yazarken ki halim gibi...
Aşkla izlediğim binlerce film karesinden birkaç tanesindesin
Aşka âşık olan benim aslında senden o filmden çık diyemem
Çıkıp gelsen de' Nayır' diyemem 'Nolamaz' da diyemem
Çünkü yirmibirinci yüzyıldayız
Ses efektim evet seni seviyorum diyecek kadar güzel...
Filmler seksen dönemini de gördü isyanın adıydı aşk
Bacı gözüyle bakılması lazımdı kadına ya da pornografik unsur oldu kadın
Ne kadar saçma ne kadar gereksiz susmak susturulmak
Ve ne kadar gereksiz kadının vücudundan para kazanmak
Ağlıyorum şimdi Hülya Koçyiğit için...
İzlerini silemez ki o dönem büyülü film dünyasının
Türkan Şoray'ın geceyi anımsatan gözlerini unutabilir ki
Ya da Adile Naşit'in sevgi dolu bakmasını
Veya Filiz Akın'ın ağlarken yanağından inci tanesi süzülmesini
Şimdi ise
Yaşıyorum seni
Kimi zaman Sadri Alışık olarak
Bir Türk Sanat Müziği sözlerinde gizlediğim
Kimi zaman ise Münir Özkul gibi
Yani dürüstlük abidesi çünkü seni seviyorum
Bazen de gitmesini bilecek kadar da Ayhan Işık oluyorum.
Esir düştüğüm o film karelerinden
Sana benzettiğim kadın karakterlerden birisin
B/ak G/özüme G/özünle
Çünkü sana B/akan bir şairim...
Efsane Etrafoğulları