Sahi
Tanrının elleri rüzgar olup dokunur dağın yeşil yorganına
Bakarken uzaklardan sıcacık bir battaniye gibiydi orman
Dağ onu, o dağı korur, saklardı
Kar yağar, güneş açar, sonra ateş düşer
Yanar
Yanardı
Zamanın koynuna düşmüş yorgunluk!
Adın neydi senin?
Dağ mı, orman mı, gürgen mi, meşe mi?
Şimdi kül!
Sahi, ateş düşene kadar adın neydi?
Tanrının nefesiyle uçar kuşlar, gökyüzü onların sanma
Onlar gökyüzünün ta kendisi
Gökyüzü kuşları, kuşlar gökyüzünü saklardı
Güneş açar, kar yağar, kuşlar göçerdi
Uçar
Uçardı
Yine zamanın koynuna düşmüş yalnızlık!
Adın neydi senin?
Gökyüzü mü, kuş mu, ay mı, yıldız mı?
Simdi göç...
Sahi, göç edene kadar adın neydi?
Tanrının öfkesiyle kudurur deniz
Dalgalar birbirine girer
Deniz toprağa toprak denize karışır
Balıklar öldüğünde karıncalar bayram eder
Karıncalar suya düştüğünde balıklar
Birbirine yem edilmiş zamane oyuncaklar
Ve yine koynuna düşmüş insan!
Sahi düşene kadar adınız neydi?
3 kişiydik... Şiir okumaya geldim. Teşekkürler, hoş buldum.
Hümeyra Yılmaz👍
Benim eski değil eskimeyen dostum, arkadaşım, kardeşim ve hatta kızım😊
Öncelikle seni burada yeniden görmekten çok ama çok mutlu olduğumu ileteyim ve sonra şiirine geçeyim.
Seni de şiirlerini de özlemişiz😊
"Sahi düşene kadar adınız neydi? "
Bazen adların önemi kalmaz. Yürek kendi ateşini kendisi yakar.
Varsın adı " " olsun👍